Öfke Nedir?
Psikoloji sözlüğünde, öfke kavramı, “engellenme, saldırıya uğrama, tehdit edilme, yoksun bırakma, kısıtlama vb. gibi durumlarda hissedilen ve genellikle neden olan şeye ya da kişiye yönelik şu ya da bu biçimde saldırgan davranışlarla sonuçlanabilen oldukça yoğun olumsuz bir duygu” olarak tanımlanmaktadır. Sözcük anlamı olarak ise öfke; “engellenme, incinme ya da gözdağı karşısında gösterilen saldırganlık tepkisi” (TDK, 1988), biçiminde tanımlanmaktadır. Öfke hem yöneldiği hedefi hem de kaynağını olumsuz etkileyebilmektedir. Duygusal, fizyolojik, bilişsel ve sosyal boyutlarda yaşanan öfke, yoğunluğu ve şiddetine göre kişinin yaşamına etki eden bir duygudur.
Psikanalitik Yaklaşıma Göre Öfke
Öfkeyi anlamada öfkenin altında yatan psikolojik mekanizmaları ortaya konan pek çok kuramsal yaklaşım vardır. Psikanalitik yaklaşım öfkeye, doyurulamayan cinsel ve yıkıcı dürtülerin rolü üzerinden vurgu yapmaktadır. Doyurulamayan dürtüler sonucu yaşanan bilinçdışı ruhsal çatışmalardan kaynaklanan öfke, saldırganlığın bir boyutu olarak ele alınmaktadır. Bu ruhsal çatışmalardan bilince çıkarken savunma mekanizmalarınca değişikliğe uğrayarak saldırgan davranış olarak karşımıza çıkabilmektedir. Psikanalitik bakışta öfke duygusu saldırganlığın bir boyutu olarak ele alınmaktadır. Freud’a göre, öfke ve saldırganlığın temelinde libidonun engellenmesi yatmaktadır. Saldırganlık, kişinin kendine yönelik yıkıcı öfkesinin dış nesneye yönelmesidir.
Psikanalitik yaklaşıma göre, insan davranışları iki temel içgüdü tarafından yönlendirilmektedir. Bu iki temel içgüdü, yaşam ve ölümdür. Freud, yaşam içgüdüsünü cinsellik (eros), ölüm içgüdüsünün türevinin ise saldırganlık (thanatos) olduğunu savunmaktadır. Thanatos veya yıkıcı enerji, başkalarına ve kendine karşı saldırganlık içinde kendini ifade etmektedir.
Bununla birlikte, öfke duygusunun aynı zamanda bilinçdışı süreçte kişiyi içsel tehditlere karşı koruması, kişinin duygularının düzenlenmesine alan sağlaması ve boşalım (katarsis) yaşayarak rahatlamaya izin verilmesi gibi bir işlevi de vardır. Psikanalitik yaklaşıma göre öfke, bireyde biriken enerjinin yarattığı gerilimin boşaltılmasının bir yolu olduğu gibi, çıkan öfke sürekli olarak bastırıldıktan sonra yıkıcı bir şekilde ifade edildiğinde kişinin yaşamını olumsuz yönde etkileyerek işlevselliğini yitirebilmektedir. Bu durumda öfke, birey için tehlikeli ve sağlıksız bir forma dönüşebildiği için kişinin psikolojik ve psikosomatik sağlığının bozulmasına sebep olabileceği ifade edilmektedir.
Freud’a göre, kişiliğin oluştuğu gelişim dönemlerinde saldırganlık ve öfke duyguları da oluşmaktadır. Oral dönemde gerçekleşen ısırma, çiğneme, tükürme ve ağlama tepkileri, insanda var olan yıkıcı eğilimlerin ilk belirtileri arasında yer almaktadır. Gelişim döneminde bebeğin yeterli bakım görememesi, reddedilmesi ya da ihmal edilmesi öfkeye zemin hazırlamaktadır. Bu yoksunluklar neticesinde bebeğin narsisizmi, arzu nesnesi oluşumu zarar görmektedir. Oral dönemin gelişmemesi sebebiyle bu dönemde takılma veya bu döneme geri dönüş, bireyin ilerleyen süreçlerinde saldırgan davranışlar geliştirmesine sebep olmaktadır.
Klein’a göre, bebek nesneye bağımlıdır ve bu bağımlılık bebeğe düşmanlık, öfke, saldırganlık da içeren ambivalans duygular yaşatmaktadır. Psikanalitik yaklaşıma göre kişi, öfkesinin altına gizlenmiş bilinçdışı sürecini anlarsa öfke çözülebilecektir. Yine de öfkenin yıkıcı ifadeleri engellenebilse de tamamen bitmiş olmayacaktır. Psikanalitik yaklaşıma göre, öfkenin bastırılması pek çok olumsuz etkiye sebep olmaktadır.
Saldırganlık nedir?
Freud’a göre ölüm içgüdüsünün içe dönük olması intihar, dışa dönük olması ise saldırganlık ve düşmanlığa yol açmaktadır. Saldırganlık fiziksel, sözlü, psikolojik olmak üzere bir dizi yolla gerçekleşebilmektedir. Saldırganlık eğilimini daha iyi açıklamak için çeşitli teoriler geliştirilmiştir. Yaygın olanlar arasında içgüdüşel yaklaşım, boşalma (katarsis) kuramı, engelleme-saldırganlık hipotezi ve sosyal öğrenme kuramı yer almaktadır. Freud’a göre, saldırgan davranışların temelinde bilinçaltına itilen ölüm içgüdüleri bulunmakta ve insanların saldırgan davranışları bastırılan ölüm içgüdülerinin dış dünyaya yöneltilerek tatmin edilmesinin bir sonucudur. Lorenz’e göre ise, insanlarda görülen saldırgan davranışların geneli hayata hizmet eden saldırganlık içgüdüsünün yarattığı enerjinin boşalmasıdır.
Yazar: Canan Önerli, Stajyer Psikolog
Düzenleyen: Gözde Özbek, Uzman Klinik Psikolog
Referanslar:
Dennen, J.V. (2005). PSYCHOANALYTIC THEORIES OF AGGRESSION.
Dilekler, İ., Törenli, Z. & Selvi, K. (2014). Öfkeye Farklı Açılardan Bakış: Öfkenin Mekanizması, Farklı Psikopatolojilerde Öfke ve Terapistin Öfkesi. AYNA Klinik Psikoloji Dergisi, 1 (3), 44-59. DOI: 10.31682/ayna.470591
Geçtan, E. (1993). Psikanaliz ve sonrası. İstanbul: Remzi
Özmen, A. (2006). Anger: The Theoretical Approaches and The Factors Causing the Emergence in Individuals. Ankara University Journal of Faculty of Educational Sciences (JFES), 39 (1) , 39-56 . DOI: 10.1501/Egifak_0000000123
Türk Dil Kurumu (1988). Türkçe Sözlük. Atatürk Kültür Dil ve Tarih Yüksek Kurumu Yayınları.: Yayın no 549. Cilt 2: Ankara.