İntihar, bir bireyin yaşamına son verme niyetiyle hareket ettiği, genellikle derin bir umutsuzluk, çaresizlik ve yoğun psikolojik acı içinde olduğu durumu ifade eder. İntihar düşünceleri, istekleri ve eylemleri, ciddi bir zihinsel sağlık sorunu olan intihar düşüncesi veya intihar riski altında olan bir kişinin belirtileridir. Ayrıca, bir bireyin kendi yaşamına son verme niyetiyle ve genellikle ölümcül bir eylemle sonuçlanan ciddi bir sorundur. İntihar eyleminin düşünülmesi, sorgulanması için sebep ve koşullar birbirinden farklı olabilmektedir. Bu nedenle intihar tek açıdan değerlendirilmemelidir.
Neden İntihar Düşünülür?
İntihar düşüncesinin birçok farklı sebebi olabilir. Bu sebeplerden biri zihinsel sağlık sorunları olabilir. Depresyon, anksiyete bozuklukları, bipolar bozukluk gibi zihinsel sağlık sorunları intihar riskini artırabilir. İçsel çatışma, umutsuzluk çaresizlik duygusal acılar, travmatik deneyimler veya kişisel krizler, intihar düşüncesinin ortaya çıkmasına neden olabilir. Aynı zamanda kişi, gelecekle ilgili umutsuzluğa kapılabilir, yaşadığı sorunların üstesinden gelme konusunda çaresiz hissedebilir.Sosyal izolasyon da intihar düşüncesine sebebiyet verebilmektedir. Yalnızlık, sosyal destekten yoksunluk ve ilişkisel problemler, intihar düşüncelerinin ortaya çıkmasını etkileyebilir. Alkol veya uyuşturucu bağımlılığı gibi madde bağımlılıkları, intihar riskini artırıcı etkenler arasında yer almaktadır. Psikososyal stresörler arasında, iş kaybı, maddi sıkıntılar, ilişki problemleri, aile sorunları gibi psikososyal stresörler, intihar düşüncesinin ortaya çıkmasında etkili olabilir.
İntihara Teşebbüs Nasıl Tanımlanır?
Niteliksel araştırmalar, intihar teşebbüsünde iki duygunun özellikle etkili olduğunu belirtmektedir. Bunlar dayanılmaz bir psikolojik ıstırap (Schechter et al., 2022) ve uzun süren, onarılamaz bir yalnızlık duygusudur. Özellikle çocukluk döneminde yaşanan ihmal, ilgi eksikliği ve travmatik deneyimler, bireyin ileride dayanılmaz duygu durumlarına maruz kalma olasılığını artırırken, bu duygularla baş etme konusunda zorlanma riskini de beraberinde getirmektedir. Bakım veren tarafından çocuğun zihninde taşınmayan, onaylanmayan ve duyguların adlandırılmayıp dile getirilmediği durumlarda, çocuk kendi duygularını düzenlemekte güçlük çekerken, aynı zamanda bu bakım veren-çocuk ilişkisinden kaynaklanan bir yalnızlık duygusuyla büyümektedir (Fonagy et al., 2003).
Psikanalitik kurama göre, insan bir ilişkisellik ağı içinde doğar ve benliğini bu ilişkiler aracılığıyla kurar. İlişkiler yaşamımızda hayati bir rol oynar ve ruhsal sağlığımız için hayati öneme sahiptir (McWilliams, 2011). Özellikle bebeklik döneminden itibaren annemizle başlayan ve sonrasında babamız ve yakın ailemizle devam eden ilişkileri içselleştirir ve zihnimizde, hafızamızda taşırız. Bu ilişkiler içerisinde sevgiyi, güveni veya güvensizliği öğreniriz. Hayatımızın ilerleyen dönemlerinde de karşılaştığımız ilişkilerde, bu erken dönem ilişkilerinde kurduğumuz inançları, algıları ve duyguları taşırız. Dolayısıyla, intiharın kökenini bu ilişkilerde araştırmak aydınlatıcı olabilir.
Lacan’a Göre İntihar Eğilimleri Nasıldır?
İntiharın dinamik yaklaşımından önce, iki farklı intihar eğiliminden bahsedebiliriz. Lacan’a göre, intihar iki farklı eğilimle gerçekleşir: eyleme dökme ve eyleme geçme. Eyleme dökme, sözlü ifade edilemeyen, dil aracılığıyla iletişim kuramamanın sonucunda gerçekleştirilen bir intihar teşebbüsünü ifade eder (Evans, 2006). Teşebbüste bulunan birey, bilincin belirli bir düzeyinde intihar teşebbüsüyle ölmeyeceğine ve ötekinin (anne-baba, partner veya yakın ilişkideki diğer kişiler) ilgisizliğinin sona ereceğine veya yaklaşımının değişeceğine inanır. Bu durumda hala bilinçdışı düzeyde ötekiyle ilişki ve iletişim konusunda bir inanç bulunmaktadır ve bu teşebbüs bir mesaj içermektedir. Elbette, bu kişilerin yaşadığı duyguların hafif olduğu veya teşebbüsün ölümle sonuçlanmayacağı anlamına gelmez.
Diğer yandan, eyleme geçmede ise intihar eden kişi gerçekten yaşamını sonlandırmayı amaçlar. Bu durumda iletişimin yeniden kurulabileceği bir “Öteki” kalmamış gibidir, Öteki artık kaybedilmiştir ve intihar, bu kayıp öncesi, dil öncesine geçiş arzusunu yansıtmaktadır (Hekimoğlu & Cantekin, 2021).
Freud İntihar Eğilimini Nasıl Açıklar?
Freud’un 1917 tarihli eseri olan “Yas ve Melankoli”de, depresyonun “içe yansıtılmış/yöneltilmiş saldırganlık” olduğu ifade edilir. Depresyonlu hastalar genellikle erken dönemde bir kayıp yaşamışlardır (bakım verenin gerçek kaybı veya ilgi kaybı). Bu kişi/nesneyle ilişki içselleştirilmiş ve kayıpla birlikte iç nesneye karşı çelişkili duygular beslenmiştir; suçluluk, özlem ve aynı zamanda öfke de bu duygular arasındadır. İntihar veya intihar arzusuyla sonuçlanan durum da bu kayba, nesneye dair öfke ve saldırganlığın kişinin kendisine yöneltilmesinden kaynaklanır. Saldırganlık düşlemleri ötekine dair yerini suçluluk ve kendini cezalandırmaya bırakır bir bakıma.
Klein’ın Kuramında ve İntihar Düşünceleri Nasıl İşlenmiştir?
Melanie Klein (1935), bu eylemde farklı bir motivasyonun da olabileceğine işaret etmektedir. Yani, intiharda sadece saldırganlığın içe yansıması değil, kişinin içindeki kötü nesneyi hedef alarak, içteki iyi nesneyi koruma, ona kötülük bulaştırmama gibi bir yönü olduğunu vurgulamaktadır. Bu düşünce, “Dövüş Kulübü” filmindeki bir sahneye benzetilebilir. Filmin sonunda, ana karakter intihar eylemi gerçekleştirir, ancak kendisi değil, içindeki kötü nesne olan Tyler Durden tarafından istenmeyen şeylere zorlanan, önüne geçemediği bir ses/kişi ölür.
Klein ve Freud, daha çok depresif kişilerin intihar eylemini açıklamaya çalışmış gibi görünmektedir. Bununla birlikte, narsistik eğilimleri fazla olan bireylerin intihar motivasyonları farklı olabilir. Narsistik kişiler, beklenmedik ve zorlayıcı olaylar sonrasında, öz değerlerinin, saygınlıklarının ve kontrol duygularının önemli ölçüde zedelendiği durumlarda intihara yönelebilirler (Schechter et al., 2022). Bu tür olaylar yoğun utanç ve yetersizlik duygularını tetikler; intihar, bu durumda kontrolü tekrar ellerine geçirebilecekleri ve bir anlamda saygınlıklarını geri kazanabilecekleri bir seçenek veya sembolik bir intikam olarak görülebilir.
Toplumda İntihar Nasıl Görülür?
Tüm bu bilgiler ışığında, intihar eyleminin çok faktörlü bir eylem olduğunu ve aile bazındaki psikolojik etmenlerin yanı sıra toplumsal etmenleri de göz ardı edilmemelidir. Özellikle endüstrileşme, şehirleşme ve günümüzde iş ve işyerinin akışkanlığının artması gibi faktörler, toplumsal bağların zayıflamasına neden olmaktadır. Durkheim’in de öne sürdüğü gibi (Wray et al., 2011), bu sosyal bağların ve toplumsal bütünleşmenin kaybının yalnızlık hissini ve intihar oranını artırdığını düşünülebilir.
Sonuç olarak; Her durum benzersizdir ve her kişinin intihar düşünceleriyle karşılaşma nedenleri farklılık gösterebilir. İntihar düşünceleri ciddi bir konudur ve bireylerin bu düşünceleri hakkında destek almaları ve profesyonel yardım aramaları önemlidir.
Yazar: Erdem Hacak, Stajyer Psikolog
Düzenleyen: Gözde Özbek, Uzman Klinik Psikolog
Referanslar:
Evans, D. (1996). An introductory dictionary of Lacanian psychoanalysis. London: Routledge.
Fonagy P., Target M., Gergely G., Allen J.G., Bateman A.W. (2003). The developmental roots of borderline personality disorder in early attachment relationships: A theory and some evidence. Psychoanalytic Inquiry 23:412–459.
Freud, S. (1917). Mourning and melancholia. The standard edition of the complete psychological works of Sigmund Freud, 14(1914–1916), 237-258.
Hekimoğlu, E. C., & Cantekin, D. (2021). Eyleme Dökme: İntihar Girişiminde Bulunan Bireylerin Deneyimlerinin İncelenmesi Üzerine Nitel Bir Araştırma. AYNA Klinik Psikoloji Dergisi, 8(1), 44-64.
Klein, M. (1935). A contribution to the psychogenesis of manic-depressive states. International Journal of Psycho-Analysis, 16, 145-174.
McWilliams, N. (2011). Psychoanalytic diagnosis: Understanding personality structure in the clinical process. Guilford Press.
Schechter, M., Goldblatt, M. J., Ronningstam, E., & Herbstman, B. (2022). The psychoanalytic study of suicide, part I: an integration of contemporary theory and research. Journal of the American Psychoanalytic Association, 70(1), 103-137.
Wray, M., Colen, C., & Pescosolido, B. (2011). The sociology of suicide. Annual Review of Sociology, 37, 505-528.