Gözde Özbek, Uzman Klinik Psikolog ve Endüstri ve Örgüt Psikoloğu
- COVID-19 sürecinde iş stresi, burnout (tükenme sendromu), performans kaygısı ve yöneticiyle iletişim problemleri gibi konuların görülme sıklığında bir değişim var mıdır?
Şirketlerin bu süreçteki değişken tutumları çok etkiledi bu durumu. Bir yanda evden çalışma konusunu “bir konu” yapmayan şirketler varken, diğer yanda da “çalışmıyorlar” paranoyasını tetikleyen oluşumlar gördük.
COVID’i dönemlere ayırarak değerlendirmek daha doğru olacaktır. İlk dönem daha yaşamsal bir yerden ele alınıldı. Evden çalışan herkes aşırı çok çalıştı, hiçbir denge kalmadı ama kimse söylenmedi. Çünkü işin elden gitme durumu vardı. İş stresi çok yoğun biçimde arttı, fakat “işim kalacak mı” endişesi sebebiyle kimse bundan söylenmedi.
2020 yazına geldiğimizde şirketlerin uzaktan çalışma politikası ikiye ayrıldı – “uzaktan mı evden mi?”
Burada herkesin tutumları değişmeye başladı. Yazlığından çalışabilenlerin hayata ve işine bağlılığı arttı. Daha çok kendilerine yatırım yapabilecekleri zamanlar oldu.
COVID sürecinde zaman da çok değişti… Ara zamanlar kalktı. İş ve ev arasındaki mekânsal ayrım/geçiş azalınca sınır çizmekte oldukça zorlanıldı.
İş üzerinden değil ama sınırların kaybolmasıyla işten ve hatta hayattan “burnout” olma çok arttı.
İşin sosyallik sağlayan tarafı gitti ve Eylül itibarıyla herkes bununla yüzleşti. Bu da kişilerin yaptıkları işi sorgulamalarını arttırdı. Ayrıca kurumlardan “alınan” kısım azalınca maaş ve iş tatmini çok büyük gündem oldu.
- İş- özel yaşam dengesi açısından çalışanlar nasıl etkilendi?
İş-özel yaşam dengesini sınırlar üzerinden ele almak daha doğru olacaktır.
COVID ile zaman kavramında çok değişiklik oldu. Yolda geçirilen zaman elimizde kaldı. Fazladan saat satın aldık hayattan. Büyük şehirlerde yaşayan birçok kişi en az 2 saat edindiler kendilerine kalan. Ancak bunu kendilerine kullanabildiler mi? Bu soruya çoğu insan olumlu yanıt veremiyor. İş yaşamı bütün özel yaşamı da ele geçirdi… Herkes daha çok çalışmaya başladı.
Mekansal sınırlar ortadan kalktı. İşten çıkıp gitme olmayınca işin sınırını çizmek çok zorlaştı – hatta birçok kişi için imkansızlaştı. Mekansal ayrımların kalkmasıyla sınırlar da kalktı ve sınırsızlık oldu.
- Uzaktan çalışmaya başladıktan sonra iş arkadaşlarıyla ve yöneticisiyle yaşadığı iletişim problemleri kişilerin ruh sağlığını nasıl etkiledi?
Yazılı iletişim ilişkileri bozmaya başladı… Kişilerin iş yerlerinden aldıkları doyum azaldı bu da ne iş yaptıkları üzerinden yoğun sorgulamaları arttırdı. Çok fazla insan yurtdışına gitmeye başladı… Bu durumda Türkiye’nin içinde bulunduğu konjonktür de önemli bir faktör oldu.
Fazla mesai üzerinden yöneticilerle olan tartışmalar arttı. Güvende azalma olduğunda kişilerin de kurumlara ve kurumla ilişkinin birincil yansıtıldığı yöneticilere olan güvenleri azaldı.
Çalışma yaşamından alınan tatmin ve bağlılığın azalmasıyla kişilerin iş yaşamları beslendikleri bir ortam olmaktan çıkıp öfkelerini yönlendirdikleri kötü nesneleri oldu.
- Video toplantılarında / iş görüşmelerinde özellikle introvert kişilerin normalden daha fazla kaygı, içe kapanıklık, depresiflik gibi problemler yaşayıp yaşamadığına ve bu ucu açık sürecin onlara etkisine nasıl yaklaşıyorsunuz?
Artık önemli bir sözünüz yoksa görünür olmak ve mikrofonu açmamak gerekti… Her bir konuşma mikrofona yapılan bir konuşmaya, iç dünyadaki iz düşümü sahneye çıkmaya benzedi. Bu nedenle daha içeride olan kişiler daha da az görünür oldular.
İş görüşmeleri açısından adayların işi daha zorlaştı. Birinin söylediklerini duymak ile onunla aynı odada etki alanın içinde olmak çok farklı birbirinden. Mülakatlarda bu etkiyi adayların sağlaması çok daha güç oldu.
Yaşamı daha iç dünyasında yaşayan kişiler aslında iş yerlerinde ötekilerini görüyor, değiyorlardı, online yaşam ile birlikte sadece kendi dünyalarında kaldılar.
Terapi için olduğu mekanda olmak bazı kişiler için aksine çok daha rahat ve derin hissetmelerini sağladı. Ancak iş yaşamı için çok benzer bir durum olduğunu düşünmüyorum.