Gözde Özbek, Uzman Klinik Psikolog
Ergenliği anlatmak için karmaşık olmayan bir yol var mıdır acaba?
Ergen, ne çocuktur artık ne de yetişkin! Bir gün kendini bütün dünyayı değiştirebilecek güçte ve hayatın anlamını sorgulayacak zihin yapısında hisseder, diğer bir gün ise arkadaş grubunun dışında kaldığını, içsel çatışmalarla boğulduğunu. Yaşanılan içsel çatışmaları ortadan kaldırabilmek için bazen içe dönüp depresif bir ruh halinde kalınan, bazen ise dışa yansıtıp öfkeli olunan bir dönemdir.
İki uçta savrulunan bir süreçtir ergenlik. Ergenlikte kişi kendini hem psikolojik, hem biyolojik, hem de toplumsal anlamda şekillendirmeye başlar. Bu şekillendirmeler sırasında kendi sınırlarını denemek ve farkına varmak ister. Bu yüzden çok farklı müzikler dinlemek, çok farklı kıyafetler giyinmek ve değişik gruplarda yer bulmak ister. İdealindeki benliğini bulmak için hayatın içindeki sınırlar denenir ergenlikte. Sınırlara giderken hem yoluna çıkan otorite figürünün korumasına ihtiyaç duyar; hem de karşısına çıkan her otorite figürüne öfkelidir. Ergenlik döneminde psikoterapi desteği alınması hem ergenler hem de aileler için bu sürecin daha kolay atlatılmasını sağlar.
Psikanalitik açıdan ergenlik nedir ve nasıl yorumlanır?
Freud’un teorisindeki odak çocukluk dönemidir ve ergenlik dönemi merkezi bir yer kaplamaz. Psikanaliz literatüründe ilk olarak Anna Freud (1958) ergenliğin önemi üzerinde durmuş ve ergenliği anlamayı kolaylaştırmak için ergenliğin yapısındaki uyumsuzluğu baz almamız gerektiğini savunmuştur. Ergenlik döneminin karmaşıklığı, bu dönemin bireyin çocukluk çağındaki gelişim sorunlarının tüm aşamalarıyla yüzleşmesinden ve geçmişte yaşanan temel çatışmalarda yeni düzenlemeler yaptığı bu dönemin doğasından kaynaklanmaktadır. (Josselyn, 1971).
Ergenlik kendi içerisinde farklı ruhsallıklar barındırır (Blos, 1967). Her ergen, kendi içinde farklı meselelerle uğraşır ve bunun gelişimsel bir çizgisi vardır. Ergenlikte, çocukluk döneminde sahip olmadığımız dinamiklerle birlikte çocukluk deneyimleri tekrardan ele alınır. Mahler’in bireyselleşme ve ayrılık teorisine dayanarak Blos, ergenliği ikinci bir bireyselleşme aşaması olarak tanımlar. Bebeklik dönemindeki anne-bebek arasındaki ayrışma ve bireyselleşme süreci ile ergenlik dönemi paralellik gösterir. Ergen birey, artık ailesinin kurallarına uyan ve onlarsız yaşayamayan birisi değildir. Ancak henüz bir yetişkin de değildir ve bu yüzden ailesinden tamamen ayrılamaz da.
Klasik psikanalitik görüşe göre ergenlik, ödipal dönemin yeniden farklı şekilde yaşantılanmasıdır. Bu nedenle, ergenlik dönemi; çocukluk döneminde yaşanılan meselelerin tekrar ortaya çıktığı ve yeniden farklı çözümlerin üretildiği bir dönem olarak düşünülebilir. Bu dönemde alınan ergen terapisi, birey için oldukça dönüştürücü olmaktadır.
Ergenlikte hangi duygular öne çıkar?
Depresif ruh hali ve öfke, ergenlikte sıkça karşılaşılan duygulardır. Parman, (2003) ergenlik dönemini bir çeşit yas haline benzetir. Çünkü bu süreç içerisinde ergen çocukluğunu kaybeder, ancak değişen fiziksel ve zihinsel yapı henüz oturmamıştır. Ortaya çıkan otoriteden bağımsızlaşma, kendi kendine hareket etme isteği arttıkça arada kalmışlık ve depresif duygulanım yaşayabilir. Fakat bu durum, klinik depresyonun aynısı değildir. Ergende değişimler hız kazandığı ve yeni beden ve düşüncelere adapte olması gerektiğinden dolayı ergenin işlevselliğinde problem olabilir. Bunlar okul başarısızlığı, sosyal ilişkilerde gözlemlenen problemler olabilir. Bu noktalarda ergenlerin destek almaları yararlı olacaktır.
Ergenlikte öfke ise, ön ergenlik evresinin getirisi olarak ergenliğin talepleri ve ergenlik döneminin kazanımları arasında uzlaşım olması gerekir, bu uzlaşım olmadığında agresif dürtüde yoğun bir artış görülebilir. Bu dürtüler üst benlikle çatışma haline girebilir ve ortaya öfke çıkabilir. Bu noktada ergenler kendilerine sınır konulması durumunda bu sınırı koyan kişiye ya da kuruma öfkelenebilir. Daha kendi sorumluluklarını almamış ancak bir yandan da özgür olmak isteyen ergen, hem sınırlandırıcı olmayı hem de sınırsız davranmak ister. Bu dönemde ve öfke problemleriyle karşılaşıldığında aile içerisindeki sınır dinamiklerinin gözden geçirilmesi, bu dönem içerisinde ergen ve aile için en sağlıklı davranış olacaktır.
Ergen ebeveyni nasıl olmalı?
Aileler sistemini ergenlik döneminde yeniden organize etmelidir. Çocukluktaki kuralları ergene uygulamaya çalışmanın sonucu; öfke veya depresif duygulanımla sonuçlanır. Ebeveynler yeniden ilişkinin çerçevelerini belirlemelidir.
Ergen için referans grubu artık aile değildir. Bu nedenle arkadaşların söyledikleri anne-babanın söylediklerinden daha etki bırakır. Aile çocuğu için artık tek referans olmamasının kaybını ergene yansıttığında, ilişkileri iki taraf için de konuşulamaz bir alana itilir. Sorun yaşanılan durumlarda aileler ya arkadaş olurlar ya da arkadaşlarla rekabete girerler. Ergenin arkadaşa ihtiyacı yoktur çünkü onun akranları vardır; ebeveyne olan ihtiyacı ise hala duruyordur sadece eski kuralların olduğu bir ebeveyn ilişkisine ihtiyacı kalmamıştır artık.
Referanslar
Blos, P. (1962). On Adolescence. A Psychoanalytic Interpretation. New York: Free Press.
Freud, A. (1958). Adolescence. Psychoanalytic Study of the Child, (13), 255-278.
Mahler, M. S. (1963). Thoughts about Development and Individuation. Psychoanalytic Study Child, 8, 307-324.
Mahler, M.S. (1966). Notes on the development of basic moods: The depressive affect. In. Loewnstein, R., Newman, L., Schur, M. & Solnit, A Eds.., Psychoanalysis:A general psychology, 152-168. New York: International Press.
Mahler, M.S. (1972). On the first three sub-phases of the separation-individuation phase. International Journal of Psychoanalysis, 53, 333.
Parman, T. (2003). Ergenlik ya da Merhaba Hüzün. Ankara: Baglam Yayıncılık.