Psikoterapiye başlama kararı önemli olduğu kadar çeşitli zorlukları içinde barındırıyor. Bu zorluklar hepimizin biricik hikayesinden izler taşımakla beraber içinde bulunduğumuz ekonomik sosyal durumlardan, yaşadığımız yerde terapiye olan erişimden, toplumda terapi hakkındaki kalıplaşmış bazı tutumlardan da etkilenir. Başlama kararı alırken içimizde ve dış dünyadan kaynaklı birtakım zorlukları geçtikten bir sonraki soru birçok kişi için için “hangi ekol ve hangi terapist” olur.
Bizi terapistimize götüren süreç de psikoterapi yolculuğunun önemli bir parçasıdır; aynı seansa giderken ulaşımda geçirdiğimiz yolun olduğu gibi. Hangi terapist sorusuna cevap bazen bir yönlendirme veya tanıdık tavsiyesiyken bazen de internette uzun uzun araştırmakla bulunabilir. Araştırmaya başladığımızda karşımıza çıkan “x yönelimle/ yaklaşımla çalışmaktadır“, “y eğitimi almıştır” gibi ifadeler bizi “hangi terapi ekolü?” sorusuna götürür.
Bu teknik ve genel ifadeler terapi gibi özel bir ilişkiye başlarken terapistimizle karşılaştığımız ilk anı içerdiğinden terapi yolculuğunun doğasıyla çok uyuşmasa da, eğitimlerin de yönelimlerin de önemi şüphesiz. Gitmeyi düşündüğümüz terapistin gerekli eğitimlerden, süreçlerden geçmiş olması bize yetkinliği ile ilgili bilgi sağlar. Peki bu ekoller, yaklaşımlar nelerdir? Psikoterapileri birbirinden farklı kılan özellikler nelerdir?
Farklı psikoterapi ekolleri nelerdir?
Günümüzde sıklıkla kullanılan terapi yaklaşımları Psikanalitik, Psikodinamik, Bilişsel Davranışçı, Şema terapi, Varoluşçu terapi ve Sistematik yaklaşımdır.
Terapi sürecine ilişkin veya hangi terapi yaklaşımının sizin ihtiyacınıza uygun olacağına dair kararsızlık yaşamanız doğaldır ve buna yanıt bulmak için ilk sorunuz terapiden ne beklediğiniz olmalıdır. Eğer kişi yalnızca yaşadığınız bir semptomu ortadan kaldırmak üzere bir terapi süreci arayışında ise, bilişsel davranışçı terapi, sistemik yaklaşımlı terapi veya şema terapi gibi semptom odaklı olan kısa dönemli terapi ekolleri ihtiyacı karşılayabilir.
Diğer yandan, yaşadığınız bir sorunun temeline yönelik çalışarak, sorununuzun kaynağını ortadan kaldırmak üzere ilerlemek için, kişilik yapınız üzerine çalışan psikanalitik veya psikodinamik terapi gibi uzun dönemli, iç görü odaklı çalışan ekollerdeki terapistler kişinin ihtiyacını karşılayabilir.
Psikoterapi yaklaşımları arasında fark var mıdır?
Farklı psikoterapi yaklaşımları ortaya çıktıkları ve geliştikleri zamanın ruhu (Zeitgeist), teknikleri, patolojiye, semptomlara ve kişiliğe bakışları, tanı sistemleri olup olmaması, varsa nasıl olduğu, seans sıklığı/süresi, sürecin içeriği, sağaltıcı faktör ve mekanizmaların neler olduğu gibi pek çok açıdan birbirlerinden ayrılmaktadırlar. Bütün bu farklılıkların yanında tüm terapilerde ortak olan birçok faktör de bulunmaktadır. Terapi süreç ve sonuç araştırmaları terapide değişimin terapi yaklaşımlarının birbirlerinden farklı, kendilerine has özelliklerinden mi yoksa tüm terapilerdeki ortak faktörlerden mi kaynaklı olduğu üzerine yoğunlaşmaktadır. Çalışmalarda terapi sonucunu yordamada yaklaşım farklılığından kaynaklı spesifik özelliklerin veya tekniklerin etkisinin diğer ortak özelliklerin etkisine göre çok daha az olduğu bulunmuştur. Bu nedenle araştırmalar daha çok ekoller arası farklardan çok ortaklıklara yönelmişlerdir.
Psikoterapi yaklaşımlarının ortak özellikleri nelerdir?
Ortak özellikler arasında danışanın motivasyonu, değişim beklentileri gibi, terapistle kurulan anlaşma, uyuşma veya sürecin geribildirimlerle ilerlemesi, amacın ortaklığı gibi faktörler sayılabilir. Bir yaklaşımın özelliklerinin bir diğer yaklaşımda süreç içinde kullanıldığı gibi durumlar da söz konusu olmuştur. Terapi gibi bir ilişki içeren dinamik bir sürecin zaten bir kalıba girmesi ve de bir terapi ekolünün zamanın ruhu gibi dış etkenlerden bağımsız şekilde hiç değişmeden günümüze gelmesi beklenemez.
Yaklaşımların özelliklerinin diğerlerini etkilemesi literatürde psikanalitik yaklaşımın diğer terapi süreçlerini etkilemesi şeklinde olmuştur. Araştırmalara göre psikanalitik yaklaşıma göre daha yakın zamanda ortaya çıkmış ve zaman içinde dönüşüm gösteren yaklaşımlar psikanalitik yaklaşımın spesifik özelliklerinden gittikçe daha da çok yararlanmaya başlamıştır. Aynı zamanda bu durumun terapi sürecini ve sonucunu olumlu etkilediği araştırmalarca gösterilmiştir.
Daha genç sayılabilecek diğer ekoller gibi bilişsel davranışçı terapilerde de psikanalitik yaklaşımın metotları ve konseptleri dönüştürülmüş ve farklı isimlerle terapi süreçlerinde yerini almıştır. Bu duruma bir örnek olarak bilişsel davranşcı yaklaşımda önceden ‘örtük’ olan duygulara ve anlamlara dair farkındalık kazanmaktan söz edildiğinde, ‘örtük’ olarak adlandırılan kavram psikanalitik yaklaşımın en erken zamanlarından beri ve hatta daha öncesinde de olan bilinçdışına karşılık gelmektedir.
Terapi ekolleri arasında çok belirgin farklar da olsa, zaman içinde bu belirginlik halinde değişimler, azalmalar görülebilmekte. Bu farkların da ortak özelliklerin de terapiyi hem süreç açısından hem de sonuçları açısından da nasıl etkilediği üzerine araştırmalar sürmekte. Ortak özelliklerin ve aslında terapist danışan arasında kurulan ilişkinin önemi her çalışmayla daha da ön plana çıkıyor. Bu açıdan ‘hangi terapi yöntemi’ sorusu önemini kaybetmese de, terapi yaklaşımlarını keskin şekilde birbiriyle karşılaştırma ve farklarına odaklanma hali sorgulama ihtiyacını getiriyor.
Yazar: Nurbanı Küçükaşçı, Stajyer Psikolog
Düzenleyen: Gözde Özbek, Uzman Klinik Psikolog
Referanslar:
Messer, S. B., & Gurman, A. S. (Eds.). (2011). Essential psychotherapies: Theory and practice.
Guilford Press.
Shedler, J. (2010). The Efficacy of Psychodynamic Psychotherapy. American Psychologist, 65(2), 98–109. https://doi.org/10.1037/a0018378