Ece Yayla, Uzman Klinik Psikolog
Psikanalitik Açıdan Narsisizmin iki yüzü
Narsisizm çoğu zaman kendini çok sevmek, kendine hayran olmakla bağdaştırılır. Oysa kendini sevmek, narsisistik yapılanmaya sahip kişilerin iç dünyalarını gerçek anlamda yansıtan bir deneyim değildir. Narsisistik kişilik örgütlenmesine sahip kişiler kendilerini eksik, sevilemez, değersiz hisseder ve bu eksikliği kapatmak için sahte bir benlik geliştirirler. Özgüvenlerini koruyabilmek için sürekli onaylanmaya, övülmeye ihtiyaç duyarlar. Narsisizm sanıldığının aksine sadece büyüklenmeci bir tutuma sahip, dışa dönük kişilerde değil, aynı zamanda içedönük, çekingen, utangaç tanımlanan kişilerde de görülür. Çünkü narsisizm temelde bir benlik problemidir.
Sağlıklı ve Patolojik Narsisizm
Patolojik narsisizmi anlayabilmek için öncelikle sağlıklı narsisizmi anlamak gerekir. Sağlıklı narsisizm, kişinin kendisine dair pozitif imgeyi sürdürebilmesi, öz sevgisinin ve öz saygısının olması, onaylanmaya, desteklenmeye dair insani bir ihtiyaç duyması, bir kırılma yaşadığında içsel kaynaklarını kullanarak bu kırılma ile baş edebilmesidir. Oysa patolojik narsisizmde kişinin kendisiyle meşguliyeti abartılıdır. Bununla birlikte ötekinin ne düşündüğü ile ilgili de bir meşguliyet vardır. Dışarıdan gelecek her türlü olumlu dönüşe ihtiyaç duyulur çünkü iç dünya olumsuzla başa çıkabilmek ve olumluyu sürdürebilmek için yetersizdir. Bu yüzden, ilişkilerinde kendi ihtiyaçları sürekli karşılansın isterler, buna karşın ötekilerin ihtiyaçlarını göremezler.
Narsisistik Yapılanmalar
Narsisistik yapılanma büyüklenmeci fantaziler, kişinin kendisi ve ötekilerin düşünceleri ile fazlaca meşguliyet, ötekilerden sürekli onay, övgü bekleme, eksikliğe tahammülsüzlük ile kendini gösterir. Büyüklenmecilik ise bazen açık, bazense örtüktür. Kişi kendisine hayran görünebilir, şişirilmiş bir benlikle var olmayı sürdürebilir fakat bilinçdışında kırılgan, onaylanmadığında dağılmaya açık bir benlik yatmaktadır. Tüm çabalar, bu kırılgan benliğin üzerini örtmek içindir aslında. Büyüklenmecilik örtük olduğunda ise, kişinin kendisine güvensiz, çekingen bir görünümü varken bilinçdışında büyüklenmeci fanteziler, kendisi ve öteki ile ilgili gerçekçi olmayan beklentiler olabilir. Bu beklentiler karşılanmadığında kişi yoğun bir utanç deneyimleyebilir. Bu yapılanmaların her ikisi de narsisizme işaret eder.
Büyüklenmeci ve Kırılgan Narsistler..
Büyüklenmeci narsisizm; kibir, ötekilerin ihtiyaçlarına duyarsızlık, empati kuramama, benmerkezcilik, saldırganlık gibi özelliklerle tanımlanır. Bu kişiler açık bir büyüklenmeci tutuma sahip olsalar da örtük bir aşağılık duygusuna sahiptirler. Bu iki deneyim iç dünyalarında bölünmüş olarak var olur, bu nedenle benliklerine gelen her türlü tehdide karşı oldukça hassastırlar. Bir eleştiriye maruz kaldıklarında kırılgan tarafları tetiklenir, benliklerini utançtan koruyabilmek için öfkelenir, saldırganlaşırlar. Ötekinden istediklerini alamadıklarında ideal gördükleri kişileri bir anda değersizleştirebilirler. Eksikler kabul edilemez olduğu için, ötekileri oldukları gibi sevmekte, kabul etmekte zorlanırlar. Ötekiler, ihtiyaçlarını karşıladığı sürece değerliyken, kendi kontrollerinden çıktığı anda değersiz, güvenilmez olabilirler. Bu da derin ilişkiler kurmalarını imkansız kılar. Bir eleştiri karşısında kendilerinde bir eksik hissetmek ne kadar kabul edilemezse, öteki o kadar aşağılanır ve değersizleşir. Artık eksik kendilerinde değildir, öteki eksiktir, değersizdir. Bu sebeplerden, bağımlılık ihtiyaçlarını reddederler, birine ihtiyaç duymak eksik olmak demektir. Bir yandan da ötekilerden gelecek herhangi bir olumlu tepkiye bağımlıdırlar. Kernberg, bu tip bir narsisizmin gelişimini soğuk, reddedici ebeveyn figürü ile ilişkilendirir. Aynı zamanda ailesinde “özel” bir yere sahip olan, aile tarafından belirli bir amacı gerçekleştirme rolü verilmiş çocuklar sağlıklı bir özgüven geliştiremezler. Böyle bir ailede çocuk, ebeveynin hoşnutluğu için kullanılır ve ebeveyni memnun ettikçe özel bir ilgi alır. Çocuk sadece bu rolü üstlendiğinde değerli hissettirildiği için kırılgan, zayıf taraflarını kabul edemez, sahte bir benlik geliştirir ve sadece tamamen yeterli olduğu, yeterli göründüğü bir yanılsama yaratır. Böyle bir ortam, çocuğun bağımlılık ihtiyaçlarını tehlikeli bulmasına ve sömürülme, hüsrana uğrama korkularına sebep olur.
Kırılgan narsisistler ise, bilinçli deneyimleri açısından büyüklenmeci narsisistlerin tam tersi özelliklere sahiptirler. Utangaç, içedönük, mütevazi görünürler. Ötekilerden gelen eleştirilere ve tepkilere oldukça hassastırlar. Ama bilinçdışında kendileri ile ilgili büyüklenmeci fantezilere sahiptirler. Büyüklenmeci fantaziler, bu kişilerin ötekilerden övgü toplama arzusu, ün ve gösteriş arayışıyla kendini gösterir. Bilinçdışında mükemmel, eksiksiz, hatasız olmak isterler ve bu ideal benliğe ulaşamadıkça kendilerini eksik hissederler. Dışarıya ise oldukça mütevazi görünürler. “En mütevazi benim” demek gibidir buradaki büyüklenmecilik. Bir hayal kırıklığı, başarısızlık karşısında öfke patlamaları yaşayabilirler. Bu öfkeyi ise utanç ve depresif duygulanım takip eder. Öfkeyle ortaya çıkan büyüklenmeciliği takip eden utanç duygusu bilinçdışında var olan büyüklenmeci tarafı inkar etmeye hizmet eder. Empati ve anlamlı, derin ilişki kurma kapasiteleri oldukça kısıtlıdır. Utangaç ve sosyal ilişkilerden çekilen yapıları bu taraflarının gizlenmesini sağlarken, her türlü olumsuz geribildirimden kaçtıkları için büyüklenmeci taraflarını sürdürmeye de hizmet eder. Bu kişiler ötekine bağımlı görünürler, ideal bir kişiye yapışmak, onunla bir olmak isterler. Ama bu tür bir ilişkide de öteki sadece uzantıdır. Çünkü öteki, kişiyi mükemmelleştirmek için oradadır. Kişi ideal bir şeyin parçası olmak ister. Kohut, bu tür bir narsisizmin; empatik ve çocuğun ihtiyaçlarına duyarlı bir ebeveynin yokluğu ile ilişkilendirir. Gelişimsel olarak, her çocuğun büyüklenmeci fantazileri vardır. Çocuk büyüklenmeci, gösterişçi taraflarını gösterdiğinde annenin gözündeki parıltıyı, onunla gurur duyduğunu görmek ister. Çocuğun gösterişçi tarafına uygun tepkiler verilmediğinde çocuk yoğun bir utanç hisseder. Çocuk kendi büyüklenmeciliğinden utanç duyduğunda, bu taraflarını inkar eder. Büyüklenmeci fantaziler bölünmüş, bilinçsiz bir şekilde var olmaya devam ederler.
Bu iki farklı narsisistik dinamik ne kadar farklı görünse de yaşanan çatışma oldukça benzerdir. Abartılı bir benlik saygısı ile aşağılık duyguları iki uçtadır ve narsisistlerin iç dünyaları bu iki deneyim arasında dalgalanır. “Sıradan”, “normal” olmak kabul edilemez. Bu kişiler iç dünyalarında bir boşluk hissederler ve çoğu zaman kim olduğunu bilmediklerini ifade ederler. Hayattan keyif almak zordur, onun yerine onaylanma ve övgü aldıklarında büyük bir haz duyarlar. İç dünyalarında deneyimledikleri boşluğu kısa süreliğine onaylanmalar, övgüler doldurur ama bir süre sonra onaylanma, övgü gelmediğinde veya bir reddedilme deneyimlendiğinde tekrar boşluk duygusuna bırakır yerini. Bu sebeple bir şeyden kolayca sıkılırlar. İdealleştirdikleri nesneleri çabucak tüketirler. Çünkü idealleştirilen hiçbir nesne iç dünyadaki boşluğu dolduramaz, “tam” hissettirmez. Eksikliği tamamlayacak, mükemmel nesne her seferinde farklı bir yerde aranır, sonunda yine bir boşluk duygusuyla baş başa kalınır.
Bir narsisist ile ilişki kurmanın ve baş etmenin zorluğu üzerine oldukça fazla içerikle karşılaşsak da, narsisistik yapılanmaya sahip kişilerin kendisiyle ilişkisi üzerine pek odaklanılmıyor. Bu yüzden narsisizm bir suç, narsisistle ilişkide olan kişiler ise birer mağdur gibi algılanabiliyor. Oysa bu algı, narsisistik yapılanması olan kişilere bir güç atfedip korkulacak bir yere konumlarken, onlarla ilişkide olan kişileri de ilişkiyi bitirme, sınır koyma gücü olmayan, zayıf bir yere konumlayabiliyor. Belki de narsisistlerin ötekilerle verdikleri savaştan ziyade kendi iç dünyalarında kendileriyle verdiği savaşa daha yakından bakmak anlamlı bir çaba olabilir. Çünkü ben olmadan öteki olamaz. Bir çocuk sağlam bir benlik oluşturamadığında, tüm dünyayla çatışma halinde görünen, huzursuz bir yetişkine dönüşür, oysa çatışması dış dünyayla değil, iç dünyadadır esasında.
Referanslar
Kernberg, O. F. (1985). Borderline conditions and pathological narcissism. Jason Aronson, Incorporated.
Kohut, H. (1971). The analysis of the self: A systematic approach to the psychoanalytic treatment of narcissistic personality disorders. In The analysis of the self: A systematic approach to the psychoanalytic treatment of narcissistic personality disorders. University of Chicago Press.
Akhtar, S. (2000). The shy narcissist. In Changing Ideas In A Changing World: The Revolution in Psychoanalysis.: Essays in Honour of Arnold Cooper (pp. 111–119).
Gabbard, G. O. (1989). Two subtypes of narcissistic personality disorder. Bulletin of the Menninger Clinic, 53, 527–532.
McWilliams, N. (2011). Psychoanalytic diagnosis, second edition: Understanding personality structure in the clinical process. Guilford Press.