Elif Bekler, Klinik Psikolog
Son zamanlarda gerek COVID – 19 gerek televizyon dizileri sebebiyle obsesif kompulsif bozukluk (OKB) günlük dilde daha çok yer almaya başladı. Yaklaşık bir yıl önce hayatımıza giren koronavirüs ile birçok insanın temizliğe ayırdığı vakit artınca kimisi daha çok ellerini yıkadı, kimisi ise belki de hayatlarında önceden uygulamadıkları temizlik ritüelleri geliştirdi. Dizilerde de mikrop kapmaktan çok korkan ve bunu önlemek adına belirli ritüeller geliştiren karakterler boy göstermeye başladı. Peki bunların ne kadarı obsesif kompulsif bozukluk ile gerçekten ilişkili?
“Obsesyon” kelimesinin kökeni; tedirgin etmek, rahat vermemek anlamında kullanılan Latince “obsidere”kelimesine dayanır. İngilizce’de ise değişmeyen düşünceler anlamında on yedinci yüzyılda kullanılmaya başlanmıştır. Psikanaliz literatüründe kullanılmaya başlanması ise Freud 1894’te “obsesyonel nevroz”dan bahsetmesiyle olmuştur. Freud, obsesyonel nevrozu akıldan çıkmayan içsel düşünceler ve bunları önlemek amacıyla yerine getirilen davranışlar ile tanımlamıştır. Daha sonralarda ise psikoloji ve psikiyatri literatüründe yeni tanımlamalara gidilerek obsesyonel nevroz yerine “obsesif kompulsif bozukluk (OKB)” ismi daha çok kullanılmaya başlanmıştır (Auchincloss ve Samberg, 2012).
Obsesyonlar ve Kompulsiyonlar Nelerdir?
Obsesyonlar; bireyin aklına tekrarlayıcı bir şekilde gelen, ona rahatsızlık veren ve tüm çabalarına rağmen aklından çıkaramadığı duygular, düşünceler, gerçekleşebileceğini düşündüğü hayali görüntülerdir. Çoğu zaman bireye anlamsız gelen obsesyonlar çeşitli temalarda ortaya çıkabilir. En sık karşılaşılan obsesyonlar aşağıdaki gibi sıralanabilir:
- Bulaşma obsesyonları: Nesnelerin üzerindeki gözle görülmeyen mikroplar ile kirlerin dokunmayla bulaşabileceğine dair endişeyle ortaya çıkan obsesyonlardır.
- Saldırganlık obsesyonları: Bireylerin kendilerine veya başkalarına yönelik öldürme, yaralama gibi çeşitli şekillerde zarar vermeye dair düşünceleriyle ortaya çıkmaktadır.
- Düzen ve simetri ile ilgili obsesyonlar: Bireyler eşyaların düzgün ve sırasında olması gerektiğine inanırlar.
- Cinsel obsesyonlar: Bireyler istenmeyen ve utanç veren cinsel düşüncelere ve imgelere sahip olabilirler.
Kompulsiyonlar ise bireyin aklındaki istenmeyen dürtüleri, yani obsesyonları, zihninden uzaklaştırarak onlardan kurtulmak adına yinelediği zihinsel eylemler veya davranışlardır. Bireyler, bu zihinsel eylemlerin ve davranışların gereksiz olduklarını düşünseler de yine de yapmak zorunda olduklarına inanırlar. Kompulsiyonlar da tıpkı obsesyonlar gibi farklı görüntülerde kendilerini belli edebilirler. Sık karşılaşılanlar kompulsiyonlara aşağıdakiler örnek gösterilebilir:
- Temizlik kompulsiyonları: Bireyler belirli temizlik ritüelleri geliştirebilirler, yineleyen şekilde ellerini yıkayabilirler.
- Kontrol kompulsiyonları: Güvenliği sağlamakla ilgili ortaya çıkan kompulsiyonlardır. Prizler, ocak, kapı kilidi sıklıkla kontrol edilebilir.
- Zihinsel kompulsiyonlar: Dua etmek, sayı saymak gibi zihinsel eylemlerdir.
- Simetri kompulsiyonları: Eşyaları belirli bir düzen içerisinde tutmaya yönelik davranışlardır.
Obsesyonlar ve kompulsiyonlar günlük yaşamda daha az ve daha rahatsız edici bir görünüm alabilirler, hatta bireyler kompulsiyon geliştirmeden obsesyonların yarattığı rahatsızlığı giderebilirler. Aynı zamanda klinik görünümde bir semptom olarak görülebilecekleri gibi günlük yaşama adaptif unsurlar olarak da ele alınabilirler. Zohar ve ark. (1993) obsesyonlar ve kompulsiyonlar için harcanan zamanın ve kişiye ne kadar sıkıntı yarattığının bunu değerlendirmede önemli olduğunu vurgulamıştır.
Psikanalitik Bir Bakış Açısıyla Obsesif Kompulsif Bozukluk Nedir?
Freud (1909) Fare Adam olgusuyla obsesyonel nevrozun kökeninde bilinçdışı çatışmaların yer aldığını anlatmıştır. Bireyler çoğunlukla insanın iç dünyasına egemen olan bu çatışmanın farkında değillerdir, ancak bu çatışma bireylerin yaşantısını şekillendirmektedir. Bu çatışmanın bir tarafında istekler, dürtüler, duygular, düşünceler yer alırken; diğer tarafında yasaklamalar ve engellemeler yer alır. Bu çatışma, insan var oluşunun kaçınılmaz bir özeliği olsa da çatışmanın şiddeti herkeste farklı seyreder. Öte yandan, bu çatışmayla baş etmek için bireyler farklı yöntemler geliştirirler. Böylelikle bilinçdışında onlara rahatsızlık veren istekler, onlar için daha az rahatsızlık veren bir şekle bürünürler. Obsesif kompulsif bozuklukta ise bireyin zihni onu ilgilendirmeyen, hatta ona saçma ve yabancı gelen düşüncelerle, dürtülerle doludur; ancak yine de birey karşı koyamadığı eylemlere geçmek zorunda kalır. Birey, kendisine yabancı gelen düşünceyi kompulsif davranışla eyleme dönüştürerek onu baskılayan bilinçdışı isteğe direnmek ve onu daha az rahatsızlık veren hale getirmek ister (King, R. A., 2017). Bütünüyle rahatlama söz konusu olmasa da obsesyonlar ve kompulsiyonlar birey için dürtülerin kabul edilebileceği bir alan yaratırlar.
Obsesyonlar ve kompulsiyonlar ile bilinçdışındaki dürtüler bireylere daha az sıkıntı veren bir hal almalarına karşın yine de bireylere acı ve endişe vermeye devam ederler. Bu yüzden, obsesif kompulsif bozuklukta obsesyonların ve kompulsiyonların bireylerdeki anlamının araştırılması önemlidir. Bireyler, bu anlamın araştırılması için psikodinamik terapilerden yararlanabilirler. Psikodinamik terapiler ile obsesyonlar ve kompulsiyonların temelinde yatan bireyin iç dünyasındaki dürtüler ve uymak zorunda olduğu kurallar arasındaki çatışma ile bireylerin bunlarla nasıl başa çıktığı anlaşılmaya çalışarak bireylerin bu konuda içgörü kazanmaları hedeflenir (Rice, 2004).
Referanslar
Auchincloss, E. ve Samberg, E. (Eds.). (2012). Psychoanalytic Terms and Concepts. New Haven; London: Yale University Press.
Freud, S. (1909). “Notes upon a Case of Obsessional Neurosis”, G.W. 7: 381–463; S.E. 10: 151–249.
King, R. A. (2017). Psychodynamic perspectives on OCD. Obsessive compulsive disorder: Phenomenology, pathophysiology, and treatment, 65-71.
Rice, E. (2004). Reflections on the obsessive-compulsive disorders: A psychodynamic and therapeutic perspective. The Psychoanalytic Review, 91(1), 23-44.
Sasson, Y., Zohar, J., Chopra, M., Lustig, M., Iancu, I., ve Hendler, T. (1997). Epidemiology of obsessive-compulsive disorder: a world view. Journal of Clinical Psychiatry, 58(12), 7-10.