Panik atak, öngörülemeyen, aniden ortaya çıkan ve zamanla giderek şiddetlenen, çeşitli fiziksel belirtilerle kendini gösteren bir kaygı durumudur. Zaman zaman herkes panik atak geçirebilir, bu yüzden sadece bir panik atak, bir patolojiye işaret etmez. Panik atak ve panik bozukluğu anlamak adına çeşitli kuramlar farklı şekillerde panik atağı anlatır.
Psikanalitik Açıdan Panik Atak nedir?
Ayrılık ve ayrılık kaygısı, panik ataklarda ve panik bozuklukta önemli olan bir konudur. Geçtan’a (2003) göre, panik atak deneyimleyen kişilerde nesne ilişkilerinde süreklilik sağlanmasında güçlük gözlemlenebilir. Ayrılıklarda, bağlanma figürünün bir daha erişilebilir olmayacağı korkusuyla kişi panik deneyimlenebilir. Panik atak deneyimleyen ve panik bozukluğu olan kişiler, genellikle ayrılık ve bağlanmayı birbirini dışlayan şeyler olarak görürler; yani ayrılma ve bağlanma arasındaki normal salınımı regüle etmekte zorlanabilirler (Gabbard, 2000). Bu zorluk, çok dar bir davranış aralığında faaliyet göstermelerine neden olur ve bu kişiler, aynı anda birden fazla bağlanma figürünün ayrılığını önlemeye çalışabilirler. Her ne kadar panik atakların belirli bir tetikleyicisi olmadığı düşünülse de bilinçdışında ayrılığa işaret eden tetikleyiciler, paniği aktive edebilir.
Panik ataklarda ve panik bozuklukta ele alınması gereken bir diğer konu ise öfkedir. Bağlanma figürü ulaşılabilir olmadığı zaman deneyimlenen panik, beraberinde bağlanma figürlerine yönelik bir öfke de getirir (Köşkdere, 2011). Ancak Klein’cı bir bakış açısından bakacak olursak, panik atak deneyimleyen kişi, bağlanma figürlerine yöneltilen bu öfkenin ve agresyonun o kişileri yok edeceği korkusuna da kapılır ve bu da bağlanma figürlerine daha çok ihtiyaç duymayı ve bağımlı olmayı beraberinde getirir (Köşkdere, 2011).
Panik bozuklukta ve panik ataklarda kaygıyla baş etmeyi sağlayacak çeşitli savunma mekanizmaları kullanılır. Bunlardan en yaygın olanı bastırma, kaçınma ve somatizasyondur (Köşkdere, 2011). Özellikle somatizasyon ile bilinçdışı çatışmalar, kendilerini bedenle ve fiziksel semptomlarla ifade edecek bir yol bulurlar.
Psikanalitik psikoterapilerde panik atakları tetikleyebilecek bilinçdışı deneyimlerin, çatışmaların veya savunmaların ortaya çıkarılması, bunun yanı sıra, nesne ilişkilerinin de aktarım ve karşı-aktarım aracılığıyla çalışılması sağaltım için önemli bir rol oynayabilmektedir.
Bilişsel-Davranışçı Teorilere Göre Panik Atak nasıl ele alınır?
Bilişsel teoriler, olayları nasıl yorumladığımızın duygularımızı ve gelecek deneyimlerimizi etkilediğini öne sürer. Davranışçı teoriler ise yaşadığımız deneyimlerin öğrenilmiş olduğunu vurgulamaktadır. Bilişsel teorilere göre panik ataklar, bedensel deneyimleri ve duyumları yanlış yorumlama eğiliminin bir sonucu olarak ortaya çıkabilir (Salkovskis, Clark, & Gelder, 1996). Örneğin, kişiler, panik atak esnasında deneyimlenebilen kalp çarpıntılarını kalp krizi geçirdiklerine dair gerçekçi olmayan ve çarpıtılmış bir inanca ve bilişe dönüştürebilirler. Çarpıtılmış bu inanç ise geri-bildirim düzeneği ile panik atağı ve fiziksel duyumları daha da yoğunlaştırabilir (Öztürk & Uluşahin, 2020).
Davranışçı bir bakış açısından bakacak olursak, panik atak deneyimleyen kişiler, kaygılarını ve paniklerini yatıştırmak adına çeşitli “güvenlik davranışları” gerçekleştirirler. Bunlar, kaygı ve panik yaratan durumlardan kaçınma veya paniği yatıştıracağı düşünülen çeşitli kompülsif davranışlarda bulunmak olabilir. Bunun yanı sıra, gerçekçi olmayan bilişlerin kalıcılığı, kişilerin panik deneyimini tetikleyen durumlardan kaçınmalarıyla daha da artabilir. Örneğin, belli bir durumda panik atak deneyimleyen bir kişi, o durumdan kaçınmaya devam ettikçe aslında panik atak deneyiminin tehlikesiz olduğunu anlayamayabilir.
Bilişsel-davranışçı terapilerde ise bilişsel yeniden yapılandırma süreci ile panik atak deneyimlerine eşlik eden bilişsel çarpıtmaların daha gerçekçi bir şekilde yeniden yapılandırılması hedeflenmektedir. Bunun yanı sıra, maruz bırakma yöntemiyle kişilerin, panik atak deneyimlerine maruz kalması sağlanarak, panik atağın aslında zararsız ve geçici bir deneyim olduğu gösterilmeye çalışılmaktadır.
Yazar: İlayda Alkınkoç, Stajyer Psikolog
Düzenleyen: Gözde Özbek, Uzman Klinik Psikolog
Referanslar:
- Gabbard, G. O. (2000). Psychodynamic psychiatry in clinical practice, American Psychiatric Press
- Geçtan, E. (2003). Psikodinamik psikiyatri ve normaldışı davranışlar. Metis Yayınları
- Köşkdere, A. A. (Ed.). (2011). Psikanalitik psikoterapiler. Türkiye Psikiyatri Derneği Yayınları
- Salkovskis, P. M., Clark, D. M., & Gelder, M. G. (1996). Cognition-behaviour links in the persistence of panic. Behaviour Research and Therapy, 34(5-6), 453–458. https://doi.org/10.1016/0005-7967(95)00083-6