Bağımlılık, bir madde veya davranışa karşı aşırı bir bağımlılık veya bağımlılık geliştirme durumunu ifade eder. Bu durum, bir kişinin kontrolünü kaybetmesi, dürtülerine karşı koymakta zorluk çekmesi ve olumsuz sonuçlara rağmen devam etmesi şeklinde kendini gösterebilir. Bağımlılık, genellikle alkol, uyuşturucu, sigara, kumar, teknoloji veya yiyecek gibi maddelere veya davranışlara odaklanabilir. Bağımlılık, fiziksel, psikolojik ve sosyal açılardan olumsuz etkiler yaratabilir ve kişinin yaşamını olumsuz yönde etkileyebilir. Bağımlılıkla mücadele etmek genellikle profesyonel yardım, destek grupları ve terapi gibi tedavi yöntemlerini gerektirir.
Bağımlılık Nedir?
Bağımlılık bir davranışı veya maddeyi kişiye zarar verici, yaşamını kısıtlayıcı boyuta ulaşacak derecede yapma, tüketme ve bu kullanım veya davranış üzerinde kontrolünü kaybetme olarak tanımlanabilir. Yapmaya zorlantı ve bu davranış üzerinde kontrolü kaybetme iki önemli unsur olduğu söylenebilir, öte yandan madde bağımlılığı diğerlerinden farklı olmak üzere, beyindeki kimyayı değiştirdiği ve fizyolojik bir bağımlılığa yol açtığı için de kullanımı kesildiğinde olumsuz fiziksel ve ruhsal belirtilere yol açabilmektedir (Koob, 2010).
Psikanalitik açıdan bağımlılık ise taşıması zor duygulardan kurtulmak için (kaygı, değersizlik, utanç, suçluluk vb.) geçici ama işlevsel olmayan davranış stratejilerine işaret eder (Verma & Vijayakrishnan, 2018).
Psikanalitik Kuramda Bağımlılık Nasıl İşlenir?
Freud bağımlılık konusunda ayrıntılı bir şekilde yazmasa da, özellikle madde bağımlılığının oral dönemdeki (0-2 yaş arası) fiksasyonla ilişkili olduğunu belirtir. Bu erken dönemde yaşanan travmatik deneyimler, engellenmeler ve biyolojik bir yatkınlık, ileride bağımlılık geliştirmenin yolunu açar. Bu bağlamda, bağımlılık bir oral dönem savunma mekanizmasıdır. Freud, bağımlılığı manik savunmaya benzeterek, ilkel narsisizme (özne-nesne ayrımının olmadığı, duygusal yatırımın kendinde ve bebeğin tüm-güçlülük inancını da taşıdığı durum) bir dönüş olarak yorumlar.
Glover (1932) ise nesne ilişkileri kuramından yararlanarak, ileri düzey madde bağımlılığının psikoz ile nevroz arası bir geçiş durumu olduğunu iddia eder. Yani hem psikotik paranoid-şizoid pozisyona karşı bir savunmadır, hem de daha depresif pozisyonla bağlantılı yoğun melankolik ve iç çatışmalı duygulara karşı yıkıcı bir savunmadır. Başka bir deyişle, yoğun duygulara karşı bir savunma mekanizması olarak bağımlılık, erken dönemdeki örselenmeler sonucu yıkıcı-agresif dürtülerin nevrotik bir düzeyden daha fazla ancak psikotik düzeyden daha az olduğu bir şekilde ortaya çıkar.
Bu bakış açısı, klasik Freudiyen ve ego psikolojisi bakışından daha karamsar görünmektedir. Ego psikolojisi bakış açısına göre, erken örselenmelerden dolayı yetersiz baş etme tarzına işaret eden bağımlılık, Glover’ın Klein’e dayalı yorumunda bir baş etme tarzından ziyade yıkıcı dürtülerin bir dışavurumu olarak değerlendirilir (Fuchshuber & Unterrainer, 2020).
Bağlanma ve Bağımlılık Arasındaki İlişki Nasıldır?
Bağlanma kuramı üzerinden yapılan çalışmalar, bağımlılık ile güvensiz bağlanma arasında tekrarlanan bir ilişki olduğunu bulmaktadır (Schindler & Bröning, 2015). Bağlanma stili, duygu düzenleme becerilerine de işaret ettiği için anlamlı bir bulgu olarak değerlendirilebilir. Bu durumda, güvensiz bağlanan bir kişi duygularını düzenlemek için bir kimyasala başvururken, güvenli bağlanan bir kişide bağlanma figürünün (içsel veya dışsal) yerine madde kullanımının geçtiği söylenebilir. Dolayısıyla, bağımlılığın erken dönem kayıplarla (bakım verenin yokluğu, ihmali, ilginin azalması vb.) ve kişinin bunları nasıl algıladığı, duygularını düzenleyebilecek bir iç ses ve iç nesne oluşturabilecek ölçüde güvenli bir bağlanma ilişkisi kurup kurmadığıyla ilişkili olduğu söylenebilir.
Bu bulgularla birlikte, klasik psikanalitik yöntemin bağımlılık tedavisinde yeterince etkili olmaması nedeniyle, kuramsal ve pratik anlamda bazı değişikliklere gidildiği söylenebilir. Yani bağımlılıklarla çalışmada, gizli ve şiddetli iç çatışmaları veya dürtüleri ortaya çıkarmaya odaklanan klasik analiz süreci yerine, daha destekleyici bir yaklaşım benimsenmiş ve terapistin daha aktif bir rol aldığı, danışanın duygularını düzenleme konusunda yavaş yavaş terapistini içselleştirdiği bir süreç izlenmektedir (Fuchshuber & Unterrainer, 2020).
Yazar: Erdem Hacak, Stajyer Psikolog
Düzenleyen: Gözde Özbek, Uzman Klinik Psikolog
Referanslar:
Freud, S. (1905). Three essays on the theory of sexuality.[Sl] London. Standard ed, 7.
Fuchshuber, J., & Unterrainer, H. F. (2020). Childhood trauma, personality, and substance use disorder: The development of a neuropsychoanalytic addiction model. Frontiers in Psychiatry, 11, 531.
Glover, E. (1932). On the aetiology of drug-addiction. International Journal of Psycho-Analysis, 13, 298-328.
Koob, G. F., & Volkow, N. D. (2010). Neurocircuitry of addiction. Neuropsychopharmacology, 35(1), 217-238.
Schindler, A., & Bröning, S. (2015). A review on attachment and adolescent substance abuse: empirical evidence and implications for prevention and treatment. Substance Abuse, 36(3), 304-313.
Verma, M., & Vijayakrishnan, A. (2018). Psychoanalytic psychotherapy in addictive disorders. Indian Journal of Psychiatry, 60(Suppl 4), S485.
Yorke, C. (1970). A critical review of some psychoanalytic literature on drug addiction. British Journal of Medical Psychology, 43(2), 141-159.