Somatizasyon nedir?
Somatizasyon latince kökenli bir tabir olup, kökü Latincede beden olan “soma” kelimesinden gelmektedir. Bu durumda somatizasyon denilen fenomenin en doğru Türkçe çevirisi “bedenselleştirme” olacaktır. Psikanaliz ve analitik terapi, eski adı ile “konuşma tedavisi” ilk oluşmaya başladığı zamanlardan itibaren, bedenle alakası ön planda tutulmuştur. Freud’un kendi analitik kuramını üstünden oluşturduğu bireyler, konversiyon denilen ve baş edilemeyen kaygının nörolojik bir semptom olarak kendini gösterdiği bir durumdan şikayetçidir. (Freud, 1896) Konversiyonun bir bedenselleştirme olduğunu düşünürsek, somatizasyonun, konuşma tedavisini ortaya çıkarmada katkısı olan büyük gözlemlerden olduğunu ve bugün terapi olarak bildiğimiz tedavinin temellerini attığını söyleyebiliriz.
Beden zihinle ayrılamaz bir bağı olan bir makinedir. Ne zaman stresli olsak, psikolojik gerginliğimizin artmasının yanında, fiziksel gücümüzün de azaldığını görürüz. Stresli bir birey daha kolay hasta olur, daha kolay yorulur ve daha zor uyur. Hatta halk arasında bile bir insanın psikolojik bir etmenden dolayı fiziksel olarak etkilenebileceğine dair deyişler vardır. Sonuç olarak bedenselleştirme, hayatımızın çok büyük bir parçası ve varlığı tartışılmaz bir gerçekliğidir.
Psikanalitik açıdan somatizasyon nedir?
Bedenselleştirmeyi en kolay şekilde, bir semptom ve savunma yöntemi olarak isimlendirebiliriz. Analitik kurama göre bedenselleştirme, açığa çıkarılamayan duyguların ve söylenemeyen sözlerin bedende fiziksel bir semptom olarak açığa çıkarılmasıdır. Bu durumda zihnin asıl amacı, zihni rahatlatmak adına, içeride tutulamayanı patlamadan önce dışarı atmaktır. Bedenselleştirmenin bir yöntem olarak kullanılması ise bir çocuğun kendi dertlerini ve isteklerini anlatabilecek kadar dile hâkim olamamasıdır. (McWilliams, 1994) Burada bahsedilen hâkim olma durumu, iyi bir şekilde konuşabilmek ya da dil bilgisi bilmek değil, hissedilen duyguyu ve bedensel bir uyarılmayı rahat bir şekilde kelimelere dökerek açığa çıkarabilmektir. Bir bebeğin acıktığını söyleyebilmesi gibi.
DSM-5 tanılama rehberinde somatik semptom bozuklukları başlığı, somatizasyon semptomunu merkezine alan bozukluklar grubudur. Bu grup; somatik semptom bozukluğu, hastalık kaygısı bozukluğu ve konversiyon bozukluğundan oluşur. Bu üç bozukluğun ortak noktası ise zihinsel bir kaygı veya çatışmanın vücut üzerinden yaşanıyor olması ve yaşadıkları semptomların fiziksel bir sebep ile açıklanamıyor olmasıdır. (APA, 2013) Bu durumdan dolayı da somatizasyon yaşayan insanların en son geldikleri yerin psikoterapi odası olduğu sıklıkla görülür. Bedenselleştirme yaşayan insanlar yıllarca doktordan doktora gidip bir türlü çözümü bulamayabilir ve her seferinde yeni bir doktora sevk edilebilir. Bu nedenle, bedenselleştirme konusunda halkın bilgilendirilmesi olumlu bir sonuç doğuracaktır. Değinilmesi gereken en önemli noktalardan biri, bedenselleştirme yaşayan insanların bu savunmayı tamamen bilinçsiz bir şekilde kullanması ve tarifledikleri acıyı tüm gerçekliği ile hissetmeleridir. Bedenselleştirme yapan insanlar ile genel iletişimi ve terapi sürecini bu bilgiler dahilinde yönetmek, semptomu tecrübe eden birey için pozitif bir ortam yaratacaktır. (Sadock &Sadock, 2015)
Bedenselleştirme semptomu, daha sıklıkla ailesi ile güvenli bir bağlanma yaşayamamış ve onlara güven duymayı öğrenememiş bireylerde ve çocukluğunda travma yaşamış insanlarda görülmektedir. Bunun yanında bedenselleştirme, birçok kişilik bozukluğu ile birlikte de görülmektedir. (Bornstein & Gold, 2008) Aynı zamanda, depresif bozukluklar ve kaygı bozuklukları da bedenselleştirme için risk faktörleridir ve görülme ihtimalini arttırır. (Sadock & Sadock, 2015) Bedenselleştirme semptomunun tedavisi ile devam edecek olursak, analitik yaklaşım olarak adlandırdığımız terapi metoduna göre “Terapi gerçekliktir”. (Peterson, 2017) Bu perspektife göre, bir bireyin yüzeye çıkaramadığı iç kaygıları görmesi, anlaması ve baş etmeyi öğrenmesi, bedenselleştirme semptomunu gereksiz kıldığından dolayı, hissedilen bedensel acıların ve rahatsızlıkların sonlanmasını sağlayacaktır. Bazı uzmanlara göre bu yüzleşme süreci, sigarayı bırakmak, uyku düzenine dikkat etmek ve spor yapmak gibi pozitif hayat değişiklileri ile de desteklenebilir (Sadock & Sadock, 2015). Son olarak unutulmaması gereken noktalardan biri ise, bedenselleştirme semptomunu yaşayan insanların duygularını ve düşüncelerini ifade etme sürecinde yaşadığı genel sıkıntılardan dolayı terapi sürecinin yavaş ilerleyebilmekte ve fiziksel semptomlar tarafından bölünebilme ihtimalini düşünmek ve tedaviyi bunun farkındalığı ile oluşturmaktır.
Sonuç olarak, bedenimiz zihnimizin bir uzantısı ve kendini anlattığı araçlardan biridir. Psikolojik rahatsızlıklar fiziksel rahatsızlıklara ve fiziksel rahatsızlıklar da psikolojik rahatsızlıklara sebep olabilmektedir ve zihnimize bakarken bedenimize de bakmamız, zihnen daha pozitif sonuçlar doğuracaktır.
Yazar: Hikmet Berfin Kocabıyık
Düzenleyen: Gözde Özbek, Uzman Klinik Psikolog
Referanslar:
American Psychiatric Association. (2013). Diagnostic and statistical manual of mental health disorders (5th ed.).
Freud, S. (1896). The Aetiology of Hysteria. The Standard Edition of the Complete Psychological Works of Sigmund Freud, Volume III (1893-1899): Early Psycho-Analytic Publications, 187-221
McWilliams, N. (1994). Psychoanalytic diagnosis: Understanding personality structure in the clinical process. New York: Guilford Press.
Peterson, J. B. (2017). Biblical Series IV: Adam and Eve: Self-Consciousness, Evil, and Death [Video]. https://www.youtube.com/watch?v=Ifi5KkXig3s&list=PL22J3VaeABQD_IZs7y60I3lUrrFTzkpat&index=4&ab_channel=JordanBPetersonJordanBPetersonDo%C4%9Fruland%C4%B1
Sadock, B. J., Sadock, V. A., & Ruiz, P. (2015). Kaplan & Sadock’s synopsis of psychiatry: Behavioral sciences/clinical psychiatry (Eleventh edition.). Philadelphia: Wolters Kluwer.