Psikanaliz söz konusu olduğunda, süper egonun zevk almayı yasaklayan bir merci olduğu yönünde çok yaygın bir yanlış kabul vardır. Bence bu yanlış kabulün iki sebebi olabilir: İlk olarak, yasaklanan şeyin yasaktan önce zaten imkânsız olduğu gözden kaçırılır. Gözden kaçırılan şey şöyle özetlenebilir: Yasa, yasakladığı imkânsızlığın metaforlarını mümkün nesneler haline getirir ve dolayısıyla yasanın olmadığı yerde zevk almadan da söz edilemez. İkincisi, yasaklayıcı bir önermenin her zaman birbirleriyle çelişiyor gibi görünen iki anlamı vardır ve bu ikinci anlam genellikle gözden kaçırılır: 1) “X’e benzer bir şeyden zevk aldığın için suçlusun”, 2) “X’e benzer bir şeyden zevk almak zorundasın”. Dolayısıyla suçluluk duyulmadan zevk alınamaz ve yasa, yasakladığı imkansızlığın (matheme’deki X) metaforlarının var olma koşuludur.
Arzu Nesneleri
Arzunun mümkün nesneleri paternel metaforda anlamlı hale gelirken, suçluluk ve zevk de birbirlerinin eş anlamlıları olurlar. Çünkü, imkânsız olan yasaklanırken, suçluluk hissinden itibaren örgütlenen bir mümkün nesneler alanı arzulanabilir hale gelir. Yaygın görüşün aksine, kişi sadece zevk aldığı için suçlu olmaz. Hatta zevk almayan kişi kendisini daha suçlu hissedebilir. Psikanalitik deneyim bunu defalarca göstermiştir.
Yasaklanan imkansızlığın metaforları, arzu nesneleri olarak metonimik bir zincir oluştururlar. Kısaca, arzunun nesnesi her zaman yasaklanan bir imkansızlığın metaforudur. Dolayısıyla suçluluk ve zevk, imkânsız bir noktanın etrafında eş zamanlı ilerleyen iki seri gibi anlaşılabilir. Suçluluk durmadan zevke gönderme yaparken zevk de suçluluğu varsaymak zorundadır. Örneğin, Theodor Reik’a göre mazoşizmin temelinde suçluluk ve zevk alma arasındaki ilişkinin temel bir dönüşümü söz konusudur.
Arzu ve Suçluluk Formülü
Paternel metafor formülünde “Annenin arzusu” ifadesindeki çift anlamlılık (hem anneyi arzulamak hem anneniz arzuladığı şey anlamına gelebilir) kullanılarak; “X”in gösterilen (signifié) “annenin arzusu”nun gösteren (signifiante) olduğu bir seriden “annenin arzusu”nun gösterilen ve “babanın adı” nın gösteren olduğu bir seriye geçiş vurgulanır. Ve “babanın adı” gösteren konumuna getirilemezse, yani anlamı veren şey olarak konumlandırılamazsa, psikoz oluşur. (Formülün sağ tarafındaki “annenin arzusu”/X kesrinden ve sol tarafındaki “babanın adı”/”annenin arzusu” kesrine geçilemez). Yani ilk olarak “X” veya imkânsızlık, “annenin arzusu” olarak gösterilmeli; daha sonra “annenin arzusu”, “babanın adı” olarak gösterilmeli ve bastırılmalıdır. Annenin arzusu, “anne olan kişinin arzuladığı şey” anlamında imkânsız olan bir şeye gönderme yaparken (formülün sağ tarafı); annenin arzusuna da, “çocuğun anneyi arzulaması” anlamında yasakmış gibi gönderme yapılmalıdır (formülün sol tarafı).
Bu formülde yasa, “annenin arzusu” ifadesinin çift anlamlılığı üzerinden gerçekleştirdiği ikili işlemle imkansızlığa anlam verir ve arzulanabilir nesneler alanını mümkün hale gelir. Arzulanabilir mümkün nesneler, ilk olarak annenin arzulanması anlamında annenin arzusunun metaforları, ikinci olarak da annenin arzusunun nesneleri olarak imkânsız bir nesnenin metaforlarıdır. Yani imkânsız olan, suçluluk üzerinden yasaklanır ve anlamlandırılmış olur. Suçluluk, zevk almanın koşuludur. Süper egonun söylemindeki çift anlamlılık buradan gelir: X’e benzer bir şeyden (anneyi arzulamak anlamında annenin arzusu) zevk aldığın için suçlusun ama aynı zamanda X’e benzer bir şeyden (annenin arzuladığı nesne anlamında) zevk almak zorundasın. Yani arzunun yöneldiği bilinmeyen bir imkânsızlık (X), suçluluk üzerinden anlamlı ve mümkün bir nesneye dönüştürülmüş olur (babanın adı). Dolayısıyla arzulayan kişi suçluluk duymak zorundadır ve süper egodan gelen mesajların anlamı yasaklama ve zevk alma arasında çokanlamlı hale gelir. Fransızca ’da “interdiction” hem “yasaklama” hem de “arada söyleme” anlamına gelir. Yasakta da “arada, geçerken söylenen” bir şey var gibidir. Kişi hem X’e benzeyen bir şeyi arzuladığı için suçludur, hem de X’e benzer başka bir şeyi arzulamadığı için suçludur.
Yazar: Onur Kıdık, Stajyer Psikolog
Düzenleyen: Gözde Özbek, Uzman Klinik Psikolog