Ekin Sarı, Psikolog
Dürtü kuramı, Freud’un çalışmalarında en çok yer verilen kavram olmuş; insanı ve insanın içsel yaşamını dürtüler üzerine kurmuştur. Bu sebeple de Dürtü kavramı Freud’un çalışmalarının temeli haline gelmiştir. Çalışmasının başında Freud, libidinal yani yaşam dürtülerini tanımlar. Yaşam dürtülerinin davranışlarımızın çoğundan sorumlu olduğunu öne sürer ve bu kavram için Eros tanımını kullanır.. Eros kavramı, Yunan mitolojisindeki aşk, cinsellik ve şehvet tanrısı olarak tanımlanan Eros’un ta kendisidir.. Daha sonrasında insanın tüm dürtü ve davranışlarını açıklamada yaşam dürtüsünün yetersiz olduğunu fark etmiştir. Cinsellik dürtüsünün yanı sıra, saldırganlığı da ikinci bir dürtü olarak kabul eder ve Eros’un yani yaşam dürtüsünün karşısına saldırganlık dürtüsünün, yani ölüm tanrısı olan Thanatos’u yerleştirir. Bu iki güç, birbirlerinin zıttı olmakla birlikte, birbirlerini dengeleyici ve tamamlayıcı yönlere sahiptirler. Freud’un ikili dürtü kuramına göre, sahip olduğumuz tüm dürtüler, en temelinde iki sınıftan biriyle bağdaşıyordu: Yaşam veya Ölüm. Bu iki dürtü aynı zamanda Cinsellik ve Saldırganlık olarak da biliniyor. Bu iki kavramın temsili, Yunan mitolojisinde yer alan ve bu iki dürtüyü ilk tanımlayan arketiplere, Eros ve Thanatos’a dayanıyor. Yaşam dürtüsü (Eros) yapıcılık ile ilgiliyken; Ölüm dürtüsü (Thanatos) ise saldırganlık ve yıkıcılık ile ilgilidir.
Eros – Yaşam Dürtüsü
Ölümden önceki bu zamanda bizi hayatta tutan nedir? Yunan mitolojisinde ilkel bir tanrı olan Eros, aşkın ve arzuların tanrısı olarak bilinir. Freud’da, arzular, doyumlar ve hayatta kalma dürtüsü gibi kavramlar için bu terimi kullanmıştır. Eros, yani yaşam dürtülerimiz, bizi hayatta tutan şeydir aslında. Bu dürtü, arzularımızı yaşayabilmemiz ve yaşamlarımızı sürdürebilmemiz için bizlere itici bir güç olarak rol oynar. Aynı zamanda cinsel dürtüler ile kişileri hayatta kalmaya ve yeni hayat üretebilmeye iter.
Yaşam güdüsünün temel bir alt güdüsü cinselliktir (Hall, 1954). Sevme enerjisi, herhangi bir arzu nesnesi veya bu nesnelere dayalı yatırımlar Erosla, yani cinsellik ve yaşamla alakalıdır. Genlerimizi sonraki nesillere aktarabilmek adına dürtüsel olarak cinsellik güdüsü ile hayatlarımıza devam ederiz. Ölüm dürtüsü kavramının aksine, yaşam dürtüsü hayatta kalma ve bedensel ihtiyaçlara yönelik olan dürtüdür (Hall, 1954). Yeme ve cinsellik, yaşam dürtüsüne örnektir. Karmaşadan uzak, arzu edilen temel ihtiyaçların giderilmesi ve doyuma ulaşma güdüsü ile çıkılan yol aslında Freud’un ‘İd’ kavramı ile ilişkilendirilebilir. Kişinin temel ihtiyaçlarının doyum isteği bebeklikten başlamaktadır. Bu arzular, yaşamın diğer zamanlarında da çocuksu kalmaya devam etse de bebeklikte doyuma ulaşmak yetişkinlikte daha kolay olabilir.
Bu doyum arzularına ulaşılamaması da bireyde yıkıcılığa, yani Thanatos’a bağlanır.
Thanatos- Ölüm Dürtüsü
Yaşam dürtüsü olan Eros’un karşıtı diyebileceğimiz Thanatos, ölüm dürtüsüdür ve tüm yıkıcı arzular Thanatos ile ilişkilendirilir. Psikanalitik teoride, ölüm güdüsü kavramı, insanın geldiği inorganik duruma geri dönme dürtüsüdür (Freud, 1940). Freud’un teorsinde ölüm dürtüsü organizmanın içinde işleyen ama bilinçdışında temsili bulunmayan bir olgu olarak konumlandırılır. Öte yandan Klein, ölümün temsilinin kişinin bilinçdışında yer aldığını sanuvunur. Kleincı bakış açısında yıkıcılık kötü ve zulmedici nesnelerin temsillerine karşılık gelir (Terbaş, 2018).
Sakarlık hali şeklinde de aktarsak, kendimize zarar verdiğimiz ya da verebileceğimiz tüm davranışlarımız bilinçdışımızdaki ölüm dürtüsünden kaynaklanmaktadır. Örneğin kırık camın keskin olduğunu bildiğimiz halde toplamak için çıplak elle tutmamız bu davranışı tam olarak ifade edemese de, örnek olarak gösterilebilir. Yıkıcılık, sadece başkalarına zarar vermek olarak değil, aynı zamanda kendi doyumumuza ulaşamadığımız durumda kendi içimizde de bu yıkıcılığı görebiliriz. Thanatos isimli mitolojik karakteri seçen Freud, insanların ölüm duygularını dışarıya bir şekilde aktardığı üzerinde durur. Örneğin, agresiflik eylemlerimiz, tam olarak ölüm duyguların dışarı yansımasıdır. Bu duygularımızı kendimize yansıttığımız durumlarda kendine zarar verme davranışı ya da intihar davranışı gözlemlenebilirken, ötekilere ( diğer canlılara veya nesnelere) de yansıtması da mümkün olabiliyor. Bu nedenle, Yaşam dürtülerimizin tam tersine, varlığın sebepleri veya toplumsal ve ruhsal problemler kişiyi saldırganlığa ve ölüme itebiliyor. Bu noktada, Eros ve Thanatos kendi aralarında bir savaş veriyor, fakat bu savaş bitmek yerine hep devam ediyor. Bir savaş sonuçlansa dahi, başka bir savaş çıkabiliyor ve Eros ve Thanatos zıtlıklarıyla beraber bir denge oluşturup, var oluyorlar.
Yani, Eros’un kendine özgü enerjisi olan libido bizi hayatta tutuyor diyebiliriz ancak Thanatos da aynı şekilde bizi yıkıcılığa sürüklüyor. Nasıl oluyor da beden yaşamı korumaya, sürdürmeye çalışırken aynı zamanda kendini yok etmeye çalışıyor olabilir? Yaşamaya devam ediyorsak, canlı bir varlık olarak hayatımızı sürdürebiliyorsak; Eros’un bu süreç boyunca Thanos’a karşı galip geldiğini söyleyebilir miyiz?
Referanslar:
Hall, C. (1954). A Primer of Freudian Psychology. New York: Penguin Books.
Kli, Maria. (2018). Eros and Thanatos: A Nondualistic Interpretation: The Dynamic of Drives in Personal and Civilizational Development From Freud to Marcuse. Psychoanalytic review. 105. 67-89. 10.1521/prev.2018.105.1.67.
Miller, Ryan D., “Thanatos-Eros, Being-Non Being: Psychoanalytic – Existential Connection” (1999). Student Work. 66.