
Psikanalitik terapi, Sigmund Freud’un öncüsü olduğu psikanaliz kuramına dayanan bir psikoterapi yaklaşımıdır. Bu terapi biçimi, insan davranışlarını yalnızca bilinç düzeyinde ele almaz; bilinçdışına, geçmiş yaşantılara ve özellikle çocukluk deneyimlerinin bugünkü duygu, düşünce ve ilişkiler üzerindeki etkilerine odaklanır.
Terapi süreci, danışanın geçmişte yaşadığı deneyimlerin bugünle kurduğu bağları keşfetmesine olanak tanır. Haftada en az bir seans olarak yürütülen bu süreç, uzun soluklu ve derinlikli bir içsel çalışmayı kapsar. Serbest çağrışım, rüya analizi, aktarım ve karşı-aktarım gibi teknikler, psikanalitik terapinin temel araçlarıdır.
Psikanalitik Terapiyi Kimler Uygulayabilir?
Psikanalitik terapiyi uygulayabilmek, yalnızca bir psikoloji ya da psikiyatri eğitimi almakla sınırlı değildir. Bu yaklaşımı profesyonel bir şekilde sürdürebilmek için, psikanalitik kuramlara dayalı özel bir eğitim süreci ve süpervizyon desteği gereklidir. Ayrıca terapistin kendi psikanalitik sürecinden geçmiş olması da bu eğitimin ayrılmaz bir parçasıdır.
Psikanalitik terapi uygulayabilen kişiler şunlardır:
Psikiyatristler: Tıp fakültesi mezunu olup psikiyatri uzmanlığı almış, psikanalitik eğitim sürecini tamamlamış uzmanlardır.
Klinik Psikologlar: Psikoloji lisansının ardından klinik psikoloji yüksek lisansı veya doktorası yapmış, psikanalitik alanda özel eğitim almış kişilerdir.
Psikanalistler: Genellikle yukarıdaki meslek gruplarından gelen, fakat üstüne olarak psikanaliz enstitülerinde (İstanbul Psikanaliz Derneği, Psike İstanbul) analiz eğitiminden ve kişisel analiz sürecinden geçmiş bireylerdir.
Psikanalitik ve Psikodinamik Terapi Arasındaki Fark Nedir?
Her iki yaklaşım da Freud’un psikanalitik kuramından beslenir. Ancak uygulama biçimleri ve yaklaşımları bakımından ayrışırlar.
Psikanalitik terapi, klasik anlamda daha uzun süreli, daha derinlemesine bir süreçtir. Bilinçdışı çatışmalar, çocukluk yaşantıları ve içsel dinamikler detaylı biçimde ele alınır. Terapist genellikle daha geri plandadır; danışanın iç dünyası daha ön plandadır ve danışanın kendi iç dünyasını keşfetmesine alan tanır.
Psikodinamik terapi ise bu yaklaşımın daha kısa süreli, daha yapılandırılmış bir versiyonudur. Bilinçdışı süreçler yine önemlidir, ancak terapist daha aktif bir rol alabilir. Dinamik bir yaklaşımdır.
İki yaklaşım arasındaki farklılık uzmanların birikimlerinden ve çalışmanın derinliğinden gelmektedir.
Hangi Terapi Ekolü Bana Uygun?
Bu sorunun net bir yanıtı yoktur, çünkü her bireyin ihtiyacı, yaşantısı ve içsel kaynakları farklıdır. Kimi danışan daha çözüm odaklı, kısa süreli bir desteğe ihtiyaç duyarken; kimisi daha derinlikli, zamana yayılan bir keşif sürecine hazır olabilir.
Bu noktada, terapiye başlarken terapist ile yapılacak ön görüşmeler büyük önem taşır. Bireyin ihtiyaçları, duygusal dayanıklılığı ve beklentileri doğrultusunda uygun terapi yaklaşımı birlikte değerlendirilir.
Terapiye Dair Bir Not
Psikanalitik terapi, semptoma odaklanıp hızlı ve geçici çözümlerden ziyade, kişinin yaşadığı içsel anlamlara ve kişilik yapısına odaklanır. Bu süreçte geçmişin yankılarını, bugünkü ilişkilerdeki izlerini ve bilinçdışının sessiz ama büyük etkilerini duyumsamak mümkün hale gelir.
Yazar: Selin Baktır, Uzman Psikolog
Düzenleyen: Gözde Özbek, Uzman Klinik Psikolog