Gözde Özbek, Uzman Klinik Psikolog
Lezbiyen, gay, biseksüel, trans, interseksüel, queer (LBGTİQ+) bireylere yönelik ayrımcılık artık bütün dünyanın gündeminde. Günümüzde LBGTİQ+ bireylerin toplumlarda kabulünde önemli aşamalar kat edilmiş olsa da, önyargılar hala oldukça yaygın ve bu önyargıların çok ciddi psikolojik sonuçları bulunmaktadır.
Psikolojik bir sorun mudur?
Asla! 1974 yılındaki Amerikan Psikoloji Birliği (APA) yapılan oylamada DSM’den (Ruhsal Bozuklukların Tanısal ve İstatistiksel El Kitabı) çıkarılmasına karar verilmiştir. Dolayısıyla 1980 ve sonrasındaki DSM’lerde eşcinsellik “hastalık” olmaktan çıkarılmıştır. 2013 yılındaki DSM-5’e göre “cinsiyet hoşnutsuzluğu” adıyla yeni bir kategori oluşturulmuş olup, bu yeni kategoriyle birlikte bozukluğa değil kişinin cinsiyetiyle ilgili yaşadığı stres ve hoşnutsuzluğa vurgu yapılarak trans bireylerin patolojik olarak görülmesinin önüne geçilmiştir. Bu kategorinin oluşmasının amacı ise trans kişilerin cinsiyet operasyonu için ihtiyaç duydukları tıbbı ve psikiyatrik desteği sağlamak olduğu açıklanmıştır (TODAP, 2017).
Cinsel yönelim/cinsiyet kimliğinin, kimlik gelişimi içinde önemli bir boyut olduğunu yok saymadan, ancak tüm tabloyu da buna atfetme hatasına düşmeden, kişilerin tüm ruhsal süreçlerinin cinsel yönelimlerinden/cinsiyet kimliklerinden kaynaklanmadığını unutmamak gerekiyor (TODAP, 2017).
Günümüzde cinsel kimlik, cinsel yönelim ile ilgili psikoterapi çalışmları düzeltmek için değil, anlamak, anlaşılmak, toplumsal dışlanma ve önyargıların yarattığı durumlarla baş edebilmek üzerine yapılmaktadır.
Toplumsal Cinsiyet Nedir?
Genel tanımıyla toplumsal cinsiyet, cinsiyetlere toplum tarafından yüklenen fiziksel, biyolojik, zihinsel ve davranışsal karakterlerin tümüdür. Kız çocuğu pembe, erkek çocuğu mavi giydirilir birçok toplumda. Cinsiyetimize atanmış renklerimiz ve görevlerimiz olur biz daha doğmadan. Hangi cinsiyeti sevebileceğimize kadar her detay en ince ayrıntısına kadar biz daha doğmadan çok önceden ailemizin arzusunda veya toplumsal kurallarla kararlaştırılmıştır.
Toplumun bireylerin nasıl ve ne şekilde davranmalarını yani toplumsal cinsiyet kavramı artık çok eski ve uzak durulmaya çalışılan bir kavram haline gelmiştir.
Günümüzde LBGTİQ+ bireylere nasıl yaklaşılıyor?
Cinsel yönelim ve cinsiyetlerin basit bir XX ve XY kromozomuna indirgenmesi yanlıştır. Bu nedenle artık bireylerin kendisini istediği kimlikle tanımlamasına olanak sağlayan cinsel kimlik kavramı kullanılmaktadır. Cinsel kimlik, bir bireyin genlerinden veya toplumdan kaynaklı tanımlardan bağımsız olarak, kendi benliğiyle, kendisinin hangi toplumsal cinsiyet kalıbına uyduğunu belirlemesi veya kendi tanımlarını yaratmasıdır.
Cinsel kimlik artık iki uçlu kadın-erkek gibi bir yapıda değil daha akışkan bir spekturum üzerinden değerlendirilmektedir.
Cinsel yönelim nedir?
En geniş tanımıyla bir bireyin -eğer duyuyorsa- hangi cinsiyete romantik ve/veya cinsel ilgi duyduğudur. Aynı zamanda cinsel yönelim, hiçbir cinsiyete ilgi duymama durumunu (aseksüellik) da içerir. Bu açıdan cinsel yönelim, dört kategoride incelenebilir: aynı cinsiyete ilgi duyma (eşcinsellik – homoseksüellik), farklı cinsiyete ilgi duyma (heteroseksüellik), iki cinsiyete de ilgi duyma (biseksüellik), hiçbir cinsiyete ilgi duymama (aseksüellik).
Ayrımcılık
LBGTİQ+ bireylerine karşı ayrımcılık oldukça yaygındır. Gay, lezbiyen veya biseksüel insanlar, heteroseksüel insanlara kıyasla 10 kat daha fazla cinsel yönelime dayalı ayrımcılık yaşama ihtimali taşırlar. Bu ayrımcı davranışlar kötü muameleler, görünüşte iyi huylu olup hakaret içeren şakalar, sözlü hakaretler ve bazen en aşırı durumlarda fiziksel şiddete kadar birçok farklı biçimde ortaya çıkar. Dahası, birçok LBGTİQ+ birey için önyargı evde, okulda, işte, toplumda ve her yerde ömürleri boyunca sürmektedir (TODAP, 2017).
Reddedilmenin genellikle evde başladığı görülmektedir. LBGTİQ+ gençlerinin yüzde 50’si, “dolaptan çıktıklarında” ebeveynlerinden olumsuz tepkiler aldığı; yüzde 30’unın fiziksel istismara uğradığı ve yüzde 26’sının evlerinden atıldığı görülmüştür. Ayrıca, aileleri tarafından reddedildiklerini bildiren LBGTİQ+ yetişkinler reddedilmemiş genç yetişkinlere göre altı kat daha fazla depresyona yakalanma olasılığı, üç kat daha fazla yasadışı uyuşturucu kullanma olasılığı ve sekiz kat daha fazla intihar girişiminde bulunma olasılığı taşıdığı bulunmuştur (Friedman, 2014).
Aile içinde homofobi daha çok sözel istismar, fiziksel tehdit veya fiziksel şiddet biçimlerinde yaşanmaktadır: Farklı cinsel yönelimlere sahip kadınların %58’i bu üç tip mağduriyetin en az birini yaşadıklarını belirtmişlerdir; %34’ü babaları, %24’ü erkek kardeşleri, %15’i ise kız kardeşleri tarafından, erkeklerin ise %30’u anneleri, %23’ü babaları, %43’ü erkek kardeşleri, %15’i ise kız kardeşleri tarafından şiddet görmektedirler. Cinsel yönelim anne, baba ve akrabaların istismar edici tepkileriyle cezalandırılmakta ve gey/lezbiyen gençlerin %26’sı evlerini terk etmeye zorlanmaktadır (Nocera, 2000).
Mitler
“ Cinsel Yönelim Bir Tercihtir” “Cinsel yönelim değiştirilebilir bir şeydir, doğuştan değildir”
Bireyler, eşcinsel olmayı seçmemektedirler. Cinsel yönelim değiştirilemez. Heteroseksüel olan bireyler eşcinsel veya biseksüel yapılamayacağı gibi, eşcinsel ve biseksüeller de heteroseksüel yapılamaz. Cinsel yönelim tercih/seçim değildir. (TODAP, 2017)
“LGBTİQ+’lar azınlık bir gruptur.”
İnsanların cinsel yönelimlerini ve/veya cinsiyet kimliklerini her zaman bilmemiz mümkün değildir. Ayrıca bir kişinin cinsel yönelimini ve/veya cinsiyet kimliğini keşfetmesi/fark etmesi her yaşta olabilmektedir. Bu sebeple bu konuda bir rakam ya da oran vermek mümkün değildir. Üstelik LGBTİ’lerin rakamsal olarak hangi oranda olduğu, azınlık ya da çoğunluk olmaları bilgi, tutum ve yaklaşımla- rımızı etkileyecek bir şey değildir ve olmamalıdır. (TODAP, 2017)
“Eşcinsel/biseksüel veya trans olmak bir seçimdir.” “Onun tercihi, saygı duyarım.”
Seçim değil varoluştur. Cinsel yönelimlerin ve cinsiyet kimliklerinin tümü bir çeşitlilik olarak karşımıza çıkmaktadır. Kaldı ki seçim olsaydı bile, insanların cinsel seçimlerine niye müdahale edelim ki? “Seçim” kelimesinin kullanımı, cinsel yönelim ve cinsiyet kimliğinin toplumun normlarına uygun bir şekilde değiştirilebileceği varsayımını taşır ve bu tür müdahaleleri meşrulaştırmayı amaçlar. (TODAP, 2017)
“Eşcinsel/biseksüel veya trans olmak, anne babaların yetiştirme tarzından, çocuklarına doğru rol model olamamasından kaynaklanır.”
“Annesi kız gibi yetiştirmiş, babası erkek gibi yetiştirmiş.”
Çocuk yetiştirme biçimlerinin, çocukların cinsel yöne- limleri ve cinsiyet kimlikleri üzerinde bir etkisi olmadığı araştırmalarla gösterilmiştir. ( TODAP, 2017)
REFERANSLAR
Friedman,M. (2014). The Psychological Impact of LGBT Discrimination, Psychology Today.
Toplumsal Dayanışma İçin Psikologlar Derneği (TODAP), (2017). Psikologlar için
LGBTİ’lerle (Lezbiyen, Gey, Biseksüel, Trans, İnterseks) Çalışma Kılavuzu.