Gözde Özbek, Uzman Klinik Psikolog
‘’Ruh asla imgesiz düşünmez’’ (Aristoteles, 1987)
Rüya Yorumu Neden Önemlidir?
Psikanalizin gelişmesindeki en önemli ve belki de en tartışmalı konu rüyaların yorumu olmuştur. Freud, hastalarının serbest çağrışımda sıklıkla rüyalarından bahsettiğini fark etmiş ve hastanın bilinçdışına giden kral yolunun rüyalarda gizli olduğunu söylemiştir. Rüyanın her hasta için farklı bir dili vardır ve rüyanın dili, rüya görenin bilinçdışında gizlidir. Rüya görüldüğünde bir ‘rüya dili’ vardır, anlatıldığında ‘anlatı dili’ eklenir ve rüya psikanalitik olarak çalışıldığında ‘rüyanın yorumunun dili’ olur (Penot, 2000).
Freud’a Göre Rüya Yorumu
Freud, Düşlerin Yorumu isimli kitabında rüyaların amacının bilinçdışı arzuların yerine getirilmesi olduğunu söyler (Freud, 1900). İç dünyamızın derinliklerinde bilincimizin dışında varlığını sürdüren arzularımız, bilincimiz tarafından kabul edilemez olduğundan, savunma mekanizmalarımız aracılığıyla gizlenir. Rüyalarda ise benliğimizi tehdit etmeden örtük bir şekilde kendilerini gösterirler. Bu anlamda rüyalar, hem arzuları doyuran, hem de uykunun korunmasını sağlayan bir yerde durur.
Freud, rüyaları bir “kaçakçı” ya benzetir; yani keyif verici ama yasak olanı denetimden gizlice geçirmeye çalışan kişi. Aynı zamanda, uyuma arzusunu da doyuran, uykuyu koruyan bir “bekçi” gibidir. Bu yüzden rüyalarda, bilinçdışı arzular, kişinin benliğini tehdit edecek, kişiyi uykudan uyandıracak kadar açık bir şekilde de kendini göstermez.
Bilinçdışı, dolayısıyla bilinçdışının ürünü olan rüyalar da zamansızdır. Geçmişte olan mı görülür, yoksa geçmiştekinin gelecekte arzulanan hali mi görülür; belirsizdir. Yani geçmiş ve gelecek iç içedir, belki bildiğimiz anlamda olan zamanın dışındadır.
Neden Kabus Görürüz?
Kabuslar ise iç dünyadaki travmatik yükün fazlalığını kişinin ruhsallığının taşıyamadığının işaretidir. Freud’a göre kabuslar rüyaların haz ilkesinin ötesinde bir işleyişi olduğundan rüyadan farklı bir işleyişten bahsetmiştir. Rüya özneye bir sığınak sağlarken, kâbus öznenin gerçek karşısında dona kaldığı yerdir. Rüyada, karşılaşılan şey taşınamaz olduğunda uykuyu devam ettirme işlevi de sürdürülemez. Bu yüzden uykunun bekçisi olma işlevi yerine getirilememiş olur. Çocuklar yetişkinlerden çok daha sık kabus görürler. Kabusların doğası endişe verici, beklenmedik ve çok korkutucudur. Bu yüzdendir ki çocuklar geceleri odalarına gitmekten korkarlar gerçekle yüzleşmemek için.. (Korulsan, 2017)
Psikanalitik Terapide Rüya Nasıl Çalışılır?
Rüyalara pek çok anlam yüklenir. Rüyaların herkes için tek bir anlam taşıdığı, hatta geleceğin habercisi olduğuna dair inanışlara rastlamışızdır. Bu anlamda rüya, yabancı, dış dünya tarafından dayatılan bir şeymiş gibi görülür. Oysa rüya, rüyayı görene aittir. İç dünyada gizleneni bir şekilde var ettiği için yoğun duygular uyandırır belki. Kişinin anlalandıramadığı bu yoğunluğa dış dünyada bir anlam yüklemeye çalışması, bu yoğun duyguyu taşıyabilmenin bir yolu olarak da görülebilir.
Rüya yorumlaması, rüyanın gelişimini ve kişi için biricik anlamını keşfetmek için olan bir girişimdir. Yorumlama bir keşif sürecidir. Keşif süreci de rüyanın sahibinin çağrışımlarıyla mümkündür. Çağrışımlar yardımıyla kişinin düşleminde gördüğü sembollerin anlamları ortaya çıkarılabilir. Düşlerde simgesel bir dil olduğu için sembollerin rüya görendeki yeri anlaşılmadan rüyalar yorumlanamaz.
Psikanalizde rüya yorumu, rüyayı gören kişinin çağrışımlarını analist/terapistle birlikte yorumlamasıyla gerçekleşir. Rüyanın asıl sahibi kişinin bilinçdışıdır. Rüyada görülen imgelerin tek bir mutlak anlamı yoktur; bir “ıslak mendil” kimine “cinselliği” kimine “temizliği” kimine “bebeği” kimineyse “yaşlılığı, hastalığı yani ölümü” çağrıştırabilir. Rüya yorumu; rüyanın gelişimini ve anlamını keşfetmek amacıyla terapistin eşlikçiliğinde yapılan bir işlemdir. Rüyanın seans içinde ne zaman anlatıldığı, seans içerisindeki danışanın öncesindeki çağrışımı, kişinin rüyayı gördüğü gün ve ertesi gün yaşadıkları, içinden geçtiği ruhsal süreci, terapi sürecinin hangi aşamasında gördüğü, terapistteki çağrışımı üzerinden yalnızca analizde veya analitik terapi sürecinde rüya yorumu yapılır.
İç dünyanın dışarıya kaçakları olan rüyalar, terapi sürecinde kişinin içsel gelişimiyle zamanla dönüşürler. Bernard Penot bir hastasının rüyasının analiz sürecindeki değişiminden bahseder. “Rüyasında sürekli kalın kürklü bir ceket giyiyordur. Bu cekete Fransızca ‘kanadyen’ adı verilir. Çağrışımları, hastayı babasının annesiyle kavga edip ayrıldığı gün giydiği kanadyene götürür. Yani ayrılığın terkedilişin sembolüdür. Analizinin ilerleyen yıllarında babasıyla birlikte rüyasında kanoya bindiğini görür. Kanadyen Fransızcada kano demektir. Yani Kanadyen imgesi bu hasta için artık başka bir şeyi imgelemektedir, babayla ilişkideki olumlu bir an.” (Penot, 2000, p. 42).
Kanadyen imgesinin hasta için değişimi, geçmişteki dış gerçekliğin kişinin kendi içsel hikayesindeki dönüşümünü rüya üzerinden izlemenin bir örneğidir. Bilinçdışının büyülü dünyasını yakalayabilmek için rüyalarınızı not etmeyi unutmayın…
Referanslar
Aristotle (1987). De Anima: On the soul. London: Penguin Classics.
Freud, S. (1900). The interpretation of dreams. The standard Edition of the Complete Psychological Works of Freud, London: Hogarth Press.
Psikanaliz Yazıları (2000). Yüz yıl sonra düş ve düşlerin yorumu. Bağlam.
Korulsan, C. (2017). Çocuklukta Rüyalar ve Kabuslar.
Penot, B. (2000). Psikanaliz Yazıları. Bağlam
Yazar Hakkında
Gözde Özbek
-
Unvan: Uzman Klinik Psikolog, Psikoterapist
-
Eğitim: Hacettepe Üniversitesi (Lisans), Koç Üniversitesi (Endüstri Örgüt Psikolojisi Yüksek Lisans), İstanbul Bilgi Üniversitesi (Klinik Psikoloji Yüksek Lisans)
-
Uzmanlık Alanı: Yetişkin ve ergen bireysel psikoterapi
-
Çalıştığı Ekol: Psikanalitik Psikoterapi