Korku nedir?
İnsanlığın ilk zamanlarından bu yana var olan korku, bebeklik döneminden itibaren görülmeye başlayan evrensel bir duygudur. Korku, fizyolojik olarak ağız kuruluğu, kalp çarpıntısı, terleme, kas gerginliği gibi değişikliklerle kendisini gösterir. İştahsızlık ve uykusuzlukta korkuya eşlik edebilir. Köknel (2004) bu duyguyu “Canlı varlıkların görünen veya görünmeyen algıladığı, düşündüğü, tasarladığı tehlikeli, tehdit dolu durum, kişi, nesne, olay, olgu karşısında gösterdiği doğal, evrensel duygulanım, ruhsal tepki” olarak tanımlar. Korku da birçok duygumuz gibi gereklidir, bizler için ‘’uyarıcı’’ görevi görür, savunma yapabilme olanağı sağlar ve hayatta kalabilme şansımızı arttırır. Ancak korkmanın normal olmadığı durumlarda da korku duygusu sık deneyimlenirse, günlük hayatımızı etkileyecek boyuta gelirse, yaşamsal özgürlük kısıtlanmış olur.
Çocuklar neden korkar?
Çocuklar için korku, gelişimlerinin bir parçasıdır. Çocukların korktukları durumlar ve nesneler bulundukları yaşa göre değişkenlik gösterir. Bu korkuların sıklığı, yaş dönemine uygunluğu ve gündelik hayata etkisi değerlendirilerek normal bir süreç olup olmadığı anlaşılabilir.
Erken çocukluk döneminde anne-babanın ya da onların yerine bakım veren bir kişinin yokluğu, sık, uzun ve belirsiz ayrılıklar, terk etme tehdidi, fiziksel cezalar, çocuklarda korkuların gelişmesine sebep olabilir. Bunların yanında çocuğun korkuyu öğrenmesi de söz konusudur. Hayatı tamamen çevresindeki insanların davranışları çerçevesinde tanımaya başlayan çocuk, anne babasının tedirgin olduğu durumlardan tedirgin olmayı bu durumları ‘‘tehlike’’ olarak görmeyi öğrenebilir. Henüz anlamını tam kavrayamadığı durumlar, nesneler ve olaylar karşısında ise ‘‘anlamlandırma’’ konusundaki eksikliği nedeniyle korkuya kapılabilir.
Yaşlara göre çocukluk dönemindeki korkular nelerdir?
Literatürde yaşlara göre normal olduğu bilinen bazı korkulara değinilir.
0-2 yaş arası çocuklar için gürültü veya şiddetli sesler deneyimlenen ilk korku uyaranlarındandır. Yine anneden ayrılma korkusu da bu dönem de görülür ve bu durum çocuğun aşina olmadığı yüzlere karşı gösterdiği yabancı korkusuyla da ilişkilidir.
2-5 yaş arasında ise hayvanlardan ve karanlıktan korkma çok sık görülür. Okul öncesi dönemi olarak adlandırabileceğimiz bu dönem de, çocuklar hayal güçlerinin sınırsızlığının etkisiyle gerçek ve gerçek olmayan durumları, nesneleri belirgin olarak ayıramazlar. Dolayısıyla bu dönemde hayali varlıklardan korkma da görülebilir.
Altı yaşındaki çocuklarda olay ve olgularda abartmalar, çarpıtmalar, bir şeyi başka bir şeye benzetme ve onlardan korkulu sonuçlar çıkarmalar görülebilir. Çocuk oyunları, masallar, filmler ve televizyonun etkisi altında kalabilirler (Günçe, 1971; Köknel, 2004 akt. Bal, 2010). Bu dönem de okula başlayan çocuklarda yalnızlık ile ilişkili korkular ortaya çıkabilir. Ailesinden bağımsız ilk kez varlığını sürdüren çocuk bu alışma sürecinde terkedilme, dışlanma korkusu yaşayabilir. Aslında korku duygusu bir ayrılma anksiyete olarak da tanımlanabilir (Tüzün ve Sayar, 2006).
6 ve üzeri yaşlardaki çocuklarda daha gerçekçi korkular görülür, karanlıktan korkma durumu artık görülmezken okulda başarısız olma korkusu, okula ilişkin diğer olaylar ve sosyal ilişkileri içeren korku türleri daha sık görülmeye başlanır.
Psikanalitik kuramda korku ve çocuk
Horney, her yeni doğanın anne babası tarafından terk edilme korkusuna sahip olduğunu, bu anksiyetenin boyutunun da ailedeki güven ve huzur ortamına bağlı olarak değişiklik gösterdiğini söyler. Çocuğun bu temel anksiyete ile baş etme yöntemi (reddedici tavır, büyüklenmecilik veya boyun eğici tavır) kişinin ileriki dönemlerindeki ikili ilişkilerinde yaklaşımını belirler (Carver ve Scheier, 1998).
Psikanalitik kuramın alt başlıklarından olan öidipus ve elektra kompleksinde de çocukluk döneminde yer alan bazı korkulara yer verilir. Öidipus ve elektra kompleksi, çocuğun karşı cins ebeveynine karşı gösterdiği yoğun ilgi ve sevgiye değinerek bunun sonucunda hemcins ebeveyni dışlama, kıskanma duygularının oluşacağını vurgular. Erkek çocuklar, babalarına gösterdikleri bu duygularının cezalandırılması ile ilişkili cinsel organını kaybetme korkusu (Kastrasyon) yaşarken kız çocuklarında babanın sevgisini kaybetme korkusu görülür. Bu korkular, karşı cins ebeveyne olan ilginin azalmasını sağlar ve çocuk, hemcins ebeveyni ile daha fazla özdeşleşme yoluna gider. Çocuğun yaşadığı korkular ergenliğe kadar ortadan kalkar.
Yazar: Ezgi Büşra Akgöz
Düzenleyen: Gözde Özbek, Uzman Klinik Psikolog
Referanslar:
Bal, Havva. İlköğretim I. Kademe öğrencilerinin korkuları ve gelişimsel özellikleri. Yüksek lisans tezi, Sakarya Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü, 2010.
Carver, C. ve Scheier, M. (1998). Perspectives on psychology, Cambridge University Press, 281-282.
Minçe, G. ve Gençöz, F. (2020). Çocukluk Dönemi Sinek Korkusu Üzerine Bir Vaka Sunumu. Ayna Klinik Psikoloji Dergisi, 7(2), 204–228.
Tüzün, O. ve Sayar, K. (2006). Bağlanma kuramı ve psikopatoloji. Düşünen Adam, 19(1), 24-39.