Narsisizm kavramı, günümüz toplumunda olumsuz olgu içinde değerlendirilen bir kavramdır. Halk arasında öz-severlik, kendine aşık olma, kendini üstün görme, kibirlilik gibi kavramlarla tanımlanır. Narsistik bireylerin enerjileri ve dünyaya karşı bakış açıları kendilerine yöneliktir. Dış dünyaya karşı ise büyüklenmeci, sömürücü ve bencil tutum içinde görünebilirler. Kendilerinde kusur göremezler. Narsistik bireyler için dış dünyaya karşı kabul görmek, öncelik konumuna getirilmek, özel kılınmak, hayran olunmak, beğeni toplamak gibi davranışlar narsistik yönlerini besler. Reddedilmek, eleştirilmek, başarısız ve yetersiz görülmek ise ciddi şekilde ruhsal yaralanmalarına yol açabilir, bu durumun sonucu olarak da utanç duygusu ile çevrelerine karşı agresif tutumlar görülebilir.
Narsisizmin tarihte bilinen çıkış noktası ise bir hikayeye dayanır. Yunan mitolojisine göre tanrılar tarafından cezalandırılan avcı Narkissos, günün birinde su içmek için su kenarına yaklaşır. Suda kendi yansımasını gören Narkissos, kendi görüntüsünden çok etkilenir. Kendi görüntüsünü o denli sevmiştir ki ömrünü tüketmek pahasına sudaki yansımasından ayrılamaz. En sonunda kendini tüketip hayata veda ettiği anda bulunduğu yerde nergis çiçekleri büyümeye başlar.
Narsisizm kavramından ilk bahseden kişi Havelock Ellis diye bilinir. Psikoloji literatüründe narsisizm birçok ekolde tanınır haldedir. Ruhsal Bozuklukların Tanısal ve İstatiksel El Kitabı’nın (DSM) en son versiyonunda ‘’Narsistik Kişilik Bozukluğu’’ adıyla bir kişilik bozukluğu tanısı mevcuttur. Psikana litik kuram ve bu kuramdan gelişen kuramlar için ise narsisizm kavramı çeşitli teorilerle açıklanmaya çalışılmıştır.
Psikanalitik Bakış Açısına Göre Narsisizm
Narsisizm kavramı, klasik psikanaliz ve bu kuramdan türeyen kuramlar için büyük önem taşıyan ve üzerine çeşitli fikirler öne sürülmüş bir kavramdır. Freudyan Kuram’a göre narsisizm için libidinal enerjinin benlik ve nesne üzerine yatırımlarına bakmamız gerekir. Benlik libidosu, narsistik libido diye adlandırılabilir. Libidinal enerjinin kişinin kendisine yatırılması (kateksis kavramı), öz-sever anlamında narsisizm iken benlik libidosunun dış dünyadaki bir nesneye yatırılması nesne libidosudur. Nesne bir insan olabilirken bir eşya ya da fantastik bir unsur da olabilir. Nesne seçiminde çocukluk dönemindeki seçimler önemli bir etkendir ve kişinin ruhsal gelişimini belirlemede belirgin bir rol oynar. Bu seçimlerin narsistik ile anaklitik tip denilen iki türü vardır. Narsistik tip, kişinin kendisine benzeyen nesne seçimi iken anaklitik tip, kişiyi koruyan ve kişiye bakım sağlayan türde nesne seçimleridir.
Psikanalitik bakış açısında narsisizm, birincil (primer) ve ikincil (sekonder) narsisizm olarak ikiye ayrılır. Birincil narsisizm, doğumdan itibaren çocuğun en temel ihtiyaçlarının dış dünyadan karşılandığı dönemi kapsar ve doğal bir süreç olarak kabul edilir. Birey önce kendisini sever, bebek libidosunu kendisine yatırır. Bu evrede dış dünya ile bir kopukluk mevcuttur ve ego ile id bir bütün haldedir. Uyarılım ve doyumlar ise kişinin kendisi üzerinden karşılanır. Birincil narsisizmde çocuğun sevgi dahil her ihtiyacının karşılanması kolayca terk etmek istemeyeceği bir durumdur fakat bireyin yaşı arttıkça ve gerçeklik ilkesi varlığını göstermeye başlayınca toplumda var olamayacağını anlamaya başlar. Uygar bir toplum içinde var olabilmek pahasına kendine yönelik sevgisini dış dünyaya karşı da aktarabilmeyi öğrenir Bu dönemdeki narsisizm ile kişi, kendi benlik idealini oluşturur. Böylelikle birey nesneler dünyasına geçiş yapar ve kendisinde bulduğu sevgiyi annesinden başlayarak dış dünyaya karşı yatırmaya başlar. Bu durum benlik düzeyinde bir azalma meydana getirir fakat doyum sağlanıyorsa ve kişinin benlik ideali ile uyum söz konusuysa benlik düzeyinin lehine bir durum oluşur. Böylelikle bireyin benlik saygısı korunur. Benlik libidosunun nesnelere aktarımında aşırıya kaçılmasında yani narsistik libidonun tamamen tükenmesi halinde benlik de tükenir. Bu durumda benlik libidosu ile nesnelere yatırılan libido arasında denge kurulması önemli bir unsurdur.
İkincil narsisizmde ise ileri yaşlarda bir nesneye yatırılmış libidonun birtakım örseleyici olaylar yaşanabilinmesi ile benliğe geri çekilmesi (regrese olması) söz konusudur.
Freud bu alt başlıkta ‘’şizofrenik narsisizm’’ kavramını da tanımlar. Şizofrenik narsisizmde mutlak bir geri çekilme vardır. Bu durum, aslında psikanalizde psikotiklerle çalışmanın kısıtlılığını da açıklar niteliktedir. Psikanalitik tedavide nevrozlarda transferans ve nesneler üzerinden kurulan ilişkiler ele alınır fakat psikotiklerde böyle bir olanak yoktur. Psikotikler enerjilerini dış dünyadan çekip kendilerine yönelttikleri için psikanaliz uygun değildir. Şizofrenik olmayan ikinci narsisizmde ise kısmi regresyon söz konusudur. Bu duruma kişinin hasta olunca tüm ilgi ve enerjisini kendisine çekip kendini korumaya alması örnek verilebilir. Kişi iyileşince enerjisini yeniden nesnelere aktarabilir.
Heinz Kohut ve Kendilik Psikolojisi Kuramı
Kohut’un Kendilik Psikolojisi Kuramı’na ve narsisizme bakışına değinmek ilgi çekicidir çünkü Kohut, bilinenin aksine narsisizm kavramını olumlu yönde, sağlıklı gelişimsel olgu olarak ele almıştır. Ona göre sağlıklı ve patolojik narsisizm kavramları mevcuttur. Normal narsisizm, daha kabul edilebilen ve olumlu bir yapıdayken patolojik narsisizm ise kişinin gelişimine ket vuran daha olumsuz bir yapıdadır.
Kendilik psikolojisi, bireyin doğumundan itibaren üçüncü ayından başlayıp yaşam boyu sürer ve bireyin çevredeki nesnelerle ilişkisine yoğunlaşır. Bebek, ilkin daha dağınık bir durumdayken çevre ile etkileşiminde zaman içinde daha bütüncül bir yapıya geçiş yapar. Çocuk böylelikle kendiliğinden var olan nesnelerle yani anne ve babası gibi nesnelerle bağ kurar. İyi ve destekleyici anne ve baba ilişkisi ile sağlıklı bir gelişim başlamış olur.
Kohut, sağlıklı birey olma şartı için aynalama, idealize etme ve bütünleştirme kavramlarının sağlıklı ve başarılı bir şekilde yürütülebilmesi gerektiğini söyler. Aynalama ile çocuk, anne ve babasının olumlu, teşvik edici davranışlarını alıp empatiyi ve olumlu iletişimi öğrenir. İdealize etme ile çocuk önce bir nesne ile bağ kurar daha sonra onun eksikliğinde yaşamını sorunsuzca devam ettirmeyi öğrenir. Bu durum, çocuğun özgüven gelişimini destekler. Bütünleşme ile ise çocuk, kendiliğinden var olan nesneler ile aidiyet duygusunu, toplum içinde rahat bir şekilde yer edinebilmeyi öğrenir. Bu üçlü unsurda anne ve baba tutumları çok kritiktir. Anne ve babanın bu unsurlarda kusurlu ve hatalı davranışları, empatinin eksikliği, ruhsal zedelenmelerin ve bozuklukların yolunu açmış olur. Aynı anda, görünürde abartılı bir kendilik olgusu görünürken aslında daha altta özgüvensiz ve yetersizlik duygusunun gizlenme çabası mevcuttur.
Yazar: Feraye Çakal, Stajyer Psikolog
Düzenleyen: Gözde Özbek, Uzman Klinik Psikolog
Referanslar:
Akvardar, Yıldız; Çalak, Erdoğan; Etaner, Ulviye; Hürol, Cem; Sunat Haluk; Tükel, Raşit; Üçok, Alp; Yücel, Başak; Psikanalitik Kurama Giriş, Bağlam Yayınları
Anlı, İ&Bahadır, G. (2012), KENDİLİK PSİKOLOJİSİNE GÖRE NARSİSTİK VE SINIR KİŞİLİK BOZUKLUĞU. Psikoloji Çalışmaları , 27 (0) , 1-12 . Retrieved from https://dergipark.org.tr/tr/iupcd/issue/9406/117941
SCHMIDT A (2019). Kernberg ve Kohut’un Narsistik Kişilik Bozukluğu Kuramlarının Karşılaştırılması. Türk Psikiyatri Dergisi, 30(2), 137-141. 10.5080/u23484
Özer, A. (2019) https://www.psikosentez.com/heinz-kohut-un-kendilik-psikolojisi